MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRIMDIR

Ülkücünün sahibi önce Allah’tır, amenna ve saddakna...

Sonra tüzel kişilik olarak MHP, şahıs olarak da ülkücülerin oylarıyla seçilenlerdir. Özellikle de milletvekilleridir. Dokunulmazlık zırhına sahip, özellikle Ocaklarda simit yemiş, çay yudumlamış milletvekilleri… Değişik saiklerle seçilenler sahiplenirse eyvallah, “bana ne kardeşim” derlerse söyleyecek sözümüz olmaz. Hoş söylesek de bir şey fark etmez ya…

Televizyonda Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Olcay Kılavuzu dinliyorum. Anlattıkları inanılır gibi değil. Başkası söylese inanılamayabilir ama Olcay Başkan olunca durum farklı.

Bazı üniversiteler resmen PKK’nın karargâhına dönüşmüş. Rektör sesini çıkarmıyor, emniyet güçleri görmezden geliyor, bazı akademisyenler destek veriyor, kız çocuklarının çantalarına tehdit mesajları konuluyor, vatan evlatları çaresizliğe veya kavgaya sürüklenmek isteniyor. Başkan Rektörden randevu istiyor, çıt yok. Zaten haberdar olan emniyet bir kez daha haberdar ediliyor ama yine değişen bir şey yok.

Bunları dinlerken kendi öğrenciliğim geldi gözlerimin önüne. Devletin ve okul idarecilerinin oralı olmaması nedeniyle 1976 yılında Diyarbakır’da otogara bile gidemediğimizden okula yanaşan yük kamyonun kasasına binerek Elazığ’a kadar kamyon yolculuğumuzu hatırladım.

Anadolu’nun gariban aileleri dişinden tırnağından artırarak çocuklarının geleceği için meşakkate giriyor. Çocuk gece gündüz çalışıyor. Hacettepe gibi, ODTÜ gibi, Boğaziçi gibi Türkiye’nin en gözde üniversitesine giriyor. Ailesi bekliyor ki, oğlum-kızım bir an evvel okulunu bitirsin, hayata atılsın, ailesine, vatanına, milletine hayırlı olsun ama birileri müsaade etmiyor. Üstelik Ankara’nın, İstanbul’un, Malatya’nın, İzmir’in, Mersin’in göbeğinde. Dağdan inen, silah ve kesici aletleri kullanmada tecrübeli, kaybedecek bir şeyi olmayan ve belki de emniyetçe aranan birileri üniversite koridorlarını yolgeçen hanına çeviriyor ve gençlerin istikbalini katlediyor.

Peki, bunun nedeni ne?

Nedeni, onların milliyetçiyim demesi, Türküm demesi, bölücülüğe karşıyım demesi, bayrağım sadece al-yıldızlı al bayraktır demesi.

Düşünebiliyor musunuz, bir ülkede o ülkenin milliyetindenim, milletindenim demenin ağır bedelleri olsun. Bedeli Allah korusun bazen ölüme kadar gidebilsin.

Devletin polisi var, jandarması var, savcısı var, hâkimi var. Ülkücüler değnekçi değildir, olmamalıdır. Ama çaresiz de olmamalıdır.

Palyatif çözüm yolunu gösteriyorum.

Bazı milletvekilleri gayret göstermektedir ancak şu ana kadar yeterli olmadığı gerçektir. O nedenle MHP milletvekilleri;

Konuyu Türkiye’nin öncelikli gündem maddelerinden birisi haline getirmelidir,

Başbakanı, İçişleri ve Adalet Bakanlarını sözlü ve yazılı önergelerle bunaltmalıdır,

Sorunlu üniversite rektörlerinin makamına gidilerek ve gerekli tedbirleri aldırana kadar oradan ayrılmamalıdır,

İlgili ilin Valilik Makamına gidilerek görevlerini hatırlatmalı, ta ki sonuç alınıncaya kadar oradan ayrılmamalıdır,

Emniyet müdürlerinin can ve eğitim güvenliği konusunda gereğini neden bilfiil yapmadıkları etkili bir biçimde sorulmalıdır,

Sayın milletvekillerimize bunlar belki basit gelebilir ama Fırat’ların şehadetinin tekrarını görmek istemiyorlarsa bunun basit olmadığı anlaşılır. Sonuçta ateş düştüğü yeri yakacak, olan sırf ülkücü olduğu için istikbalinden hatta Rabbim korusundan canından olacak insanımıza olacak.

Palyatif çözüm, ismi üzerinde geçici çözümdür.

Asıl çare;

İktidar olmaktır. Ülke yönetiminde muktedir bir iktidar olmaktır.

2016 yılının Türk Milletinin birliğine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dirliğine vesile olması duasıyla, sağlık, saadet ve başarılar diliyorum.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Koca Arşivi