
Hüseyin Kurt
OTORİTEYE BOYUN EĞMEK #4
Asch ve Milgram deneylerinden sonra “Otoriteye Boyun Eğmek” #1, #2, #3 ten sonra #4’te yeni bir deney; “ Stanford Hapishanesi Deneyi…”
“Otoriter güç etkisi” de diyebiliriz…
"Denetimsiz güç, güç değildir" tezinin psikolojik ispatı gibi…
Belki de “Bu dünyada bizlere verilmiş rolleri mi oynuyoruz” sorusunun cevabı…
Ya da; “Bu sınav dünyasında insanlığın GÜÇ ile sınavı” mı? dedirten deney…
Deneyi psikoloji profesörü Philip Zimbardo’nun; “Bireylerin/grupların eline otoriter güç veya gücü uygulama yetkisi geçtiğinde verilen yetkilerin üzerlerindeki etkileri”ni ölçmek amaçlı uyguladığı bir deneydir.
DENEY
Deney için, Stanford Üniversitesi’nin bodrum katına kameralarla sürekli izlenilebilecek bir hapishane ortamı oluşturmuş.
Deneyi için katılımcılara günlüğü 15 dolardan 1-2 hafta süresince deneye katılmalarını istemiş ve 12 mahkum, 12gardiyan olmak üzere 24 tanesi rastgele seçilmiş, daha önce adli kaydı olmayan, sağlıklı, akıllı, orta sınıf erkeklerden oluşan bir grup oluşturmuş.
Katılımcılara , bunun bir deney olduğu, mahkum ya da gardiyan olma durumunun tamamen bir rol olduğu söylenmiş.
Gerçekçi olabilmesi için mahkum rolünü oynayan 12 katılımcı evlerinden, değişik suçlar adı altında polisler tarafından gözaltına alınmış ve bir mahkumun tutuklanmasındaki süreçleri olan; parmak izi alınması, kimlik tespiti, fotoğraf çekilmesi, üst araması vb. durumlar yaşatılmış . Mahkum kıyafetleri giydirilip hücrelerine yerleştirilerek mahkumların başına kadın çorabı geçirilmiş.
Gardiyan rolünde olanlar ise tek tip üniforma giyip, aynalı gözlük takıp düdük ve cop taşımaları istenmiş. Gözlükler gardiyanların mahkumlar üzerinde otorite kurmalarını kolaylaştırmak ve göz temasını önlemek amaçlı aynalı gözlükler olarak seçilmiş. Cop verilirken de, fiziksel anlamda hiçbir ceza uygulamamaları gerektiği de kendilerine hatırlatılmış.
Zimbardo, oynadıkları role tamamen adapte olmalarını istediğigardiyanlara güçlü olanın onlar olduklarını ve düzeni sağlamaktan da yine onların sorumlu olduğunu söylemiş fakat bunu nasıl gerçekleştirecekleri konusunda bilgi vermemiş.
DENEY KONTROLDEN ÇIKIYOR
Deneyde sorunların ortaya çıkması çok uzun sürmemiş.
İki grubun ilk karşılaşması gardiyanlar ilk gece sayımda olmuş ve roller icabı ciddiyet düşük seviyede olmuş.
Bir süre sonra gardiyanlardan birisinde ilk ciddi değişim gözlenmiş. Gardiyan yerdeki mahkumların kimi zaman sırtına basmaya ve üzerlerine oturmaya başlamış.
İlk günün olaysız geçmesi, gözlemcilerin, ikinci günün sabahında meydana gelecek olan isyana hazırlıksız yakalanmasına neden olmuş.
Ertesi gün mahkumlar başlarındaki çorapları çıkarmış, üniformalarındaki numaraları sökmüş ve yataklarından yaptıkları bariyerler ile kendilerini hücrelerine kapatmışlar.
Mahkumların aynı zamanda küfür etmeleri ve lanet okumaları, gardiyanları oldukça kızdırmış.
Sabah vardiyası gelip de gece vardiyasından görevi devraldığında düşündükleri şey gece vardiyasının fazla yumuşak davrandığı olmuş.
Sabah vardiyasının ilk yaptığı, diğer vardiyalardaki gardiyanları takviye olarak çağırmak ve güce karşı güç kullanma kararı almak olmuş.
Yangın söndürme tüpleri ndeki karbondioksiti kullanarak mahkumları kapılardan uzaklaştırmışlar. Zorla içeri girip yatakları hücreden çıkarmış ve mahkumları çıplak kalacak şekilde soymuşlar.
İsyanı başlatan mahkumlara hücre cezası, taciz ve gözdağı vermeye başlamışlar.
İsyan bastırılmış olsa da sürekli olarak tüm gardiyanların iş başında tutulması imkansız hale gelmiş. Bu duruma bir çözüm bulunması gerektiğine karar vermişler ve psikolojik taktiklerin yerine fiziksel taktiklerin uygulanması kararını almışlar.
Bu amaçla 3 hücreyi “Ayrıcalıklı Hücreler” olarak belirlediler. Buna göre, isyana en az bulaşan 3 mahkum bu hücrelere konularak özel ayrıcalıklar verilmiş. Üniforma ve yataklarını geri almışlar ve dişlerini fırçalamalarına izin verilmiş. Ayrıca bu mahkumlara özel yemek hakkı verilirken, diğer mahkumların yemek hakları ellerinden alınmış. Burada amaç mahkumlar arasındaki dayanışmayı kırmakmış.
Yarım gün sonra ayrıcalıklı hücrelerdeki mahkumlar alınıp, kötü hücrelerdeki mahkumlar ile değiştirilmişler. Böylelikle mahkumların kafalarının karışması planlanmış ve bu sağlanmış.
Artık mahkumlar iyi hücrelerdekilerin “muhbir” olduklarını düşünmekteydi ve birden bire birbirlerine şüpheyle bakmaya başladılar.
Devam eden günlerde olayların dozu girerek artmış…
Gardiyanlar, rutin hapishane sayımlarını sürece çok uzun tutarak mahkumlar için zihinsel ve fiziksel bir işkence haline getirmişler.
Deneyin başlamasından sadece 36 saat geçmişti ki, bu tür baskıları kabullenemeyen denek mahkum 8612, kontrol edilemez hale gelmiş ve dengesiz davranışlar gösteren mahkum, mecburen deneyden çıkartılmış.
Dördüncü güne gelindiğinde, mahkumların kaçış planı içerisinde oldukları şeklinde bir söylenti yayılmış.
Toplu bir ayaklanma durumunda güvenliği sağlayamamaktan endişe eden Zimbardo, bunun üzerine şehir polisini arayarak, onların nezarethanelerini kullanıp kullanamayacaklarını sordu, ancak bu konunun mesuliyetini üzerlerine alamayacaklarını söyleyen polisin yanıtı olumsuz olmuş.
Bu esnada, yaşadığı psikolojik yıkım nedeniyle deneyden çıkartılan ikinci mahkum olan 819'un yerine hapishaneye yedek listeden sonradan dahil olan 416 numara, serbest bırakılma talebiyle açlık grevine başlamış.
Gardiyanların durumu kontrol altına alabilmek için kendisini son derece dar olan tecrit odasına kilitleyip üç saat orada tutmuşlar. Ancak hepsinden önemlisi, hapishane koşullarını içselleştirmiş olan diğerleri, onu “sürekli sorun çıkaran biri” olarak görmüşler.
Sonuç itibariyle, yapay hapishane kısa bir sürede gerçek bir cezaevini andırmaya başlamış ve deney süresince gardiyanlar o kadar saldırgan tavırlar sergilemişler ki 2 haftalık deney 6. gününde sonlandırılmak zorunda kalmış.
DENEYLE İLGİLİ İLGİNÇ DETAYLAR
Üç ayrı gardiyan tipi oluşmuş:
- Hapishane kurallarının dışına çıkmayanlar,
- Mahkumlara kötü davranmayı kendine adet edinenler
- Mahkumlara iyi davrananlar…
Mahkumlar ın ilk andan itibaren ezilmiş/pasif bir tavır sergiledikleri görülürken, gardiyanlar giderek daha da agresifleşmişler.
İsyan , gardiyanlar arasındaki dayanışmayı arttırmış ve gardiyanlar, mahkumları sürekli sorun yaratan kişiler olarak görmeye başlamış.
İsyanı bastırabilmek ve hapishaneyi kontrol altında tutabilmek için, gardiyanlar kendi aralarında işbirliğine gitmeye ve ücret almayacak olmalarına rağmen fazla mesai yapmaya karar vermişler.
Mahkumlarla görüşmesi için getirilen gerçek “şartlı tahliye memuru” ve “rahip”, mahkumların gerçek mahkumlardaki davranışları sergilediklerini belirtmiş.
Gardiyanlar, hapishanenin mikrofon ve kameralarla gözlem altında olduğunu bilmediklerinden, hapishane yöneticilerinin onları görmediğini zannettikleri durumlarda çok daha acımasız olmuşlar.
Deneyin erken sona erdirilmesi mahkumları çok sevindirirken, gardiyanları üzmüş.
***
Eğitim seviyesi ve geçmişi ne olursa olsun insanlara en yapılmayacak işleri dahi yaptırmanın mümkün olduğu, deneklere gardiyan ve mahkum şeklindeki görev dağıtımının rastgele yapılmış olmasına rağmen gardiyanların empati kurma yeteneklerini kullanmamaları çok ilginç bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
***
Uzun bir yazı oldu ama inanın deneyi bu kadar özetleyebildim.
Son olarak bu deney ile ilgili okuduğum bir çok yorum makale ve yazıda dip not olarak düşülen, benimde severek izlediğim Stephen King’in yayınladığı ve sinemaya uyarlanan “Yeşil Yol” filminde bir gardiyanın sözleri ile yazımı bitirmek istiyorum;
“Kıyamet gününde, Allah'ın karşısında dururken bana neden onun gerçek kullarından birini öldürdüğümü sorarsa ona ne diyeceğim? Görevim olduğunu mu? Bu benim işimdi mi diyeceğim?”
Zimbardo Stanford Hapishanesi deneyi video linki; www.bit.ly/zimbardodeney
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.