
Nazım Peker
PKK feshedildi mi?
Cumhur ittifakının milliyetçi, Türkçü ve Turancı (!) ortağının, Ekim başlarında ortaya attığı; “Pkk silah bıraksın, Apo’da Dem gurubunda konuşsun, umut hakkından da yararlansın” söylemiyle başlayan süreç, Pkk’nın silah bırakıyoruz söylemiyle yeni bir aşamaya geldi.
Cumhur İttifakı’nın inatla halktan sakladığı, kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmeler; asil halkımızca net olarak bilinmiyor. Görüşmeler şeffaf değil ne görüştünüz ne karşılığı silah bırakıyorlar sorularına, üstü açık, geniş zamanlı, “Terörsüz Türkiye, kırk yıllık savaş bitecek, huzur gelecek, işsizlik önlenecek” gibi afakı yanıtlar veriliyor.
İş böyle olunca da; izahı olmayanın mizahı olur.
Şu soruların yanıtı olmalı: 1-ABD, Türkiye üzerindeki proje ve emellerinden, 2-PKK ve türevleri, bağımsız bir Kürt devleti oluşturma amacından vaz geçtiler mi?
Endişeyle haklı olarak sorulan sorulara, “siz süreci sulandırıyorsunuz, barış ve huzur, terörsüz Türkiye istemiyor musunuz” suçlamasıyla itham ediliyoruz.
Eski İçişleri Bakanı. S. Soylu, “Yurt içinde yüz kadar terörist kaldı, onların da ayakkabı numaralarını bile biliyoruz” demişti. Bunlar iç siyasete malzeme olarak mı söylenmiş sözler miydi? Neden bizleri kandırmıştınız?
PKK’nın Kandil beyin takımı, çok mu yetersiz de bir şeyler almadan, bazı şartlar ileri sürmeden böyle bir silah bırakma istemine evet dediler. Kaldı ki ABD’nin BOP projesi gereği zaten PKK bitirilmek istenmişti, çünkü yerine KCK’nın içinde Suriye’de YPG oluşturulmuştu.
Silahlar kime bırakılacak, denetimi nasıl olacak?
Bu silahların balistik muayeneleri nerede yapılacak?
PKK, yıllardır tırlar dolusu ABD’den aldığı her çeşit silahı verecek mi, ABD buna evet diyecek mi?
40 bin vatan evladını şehit eden bir örgütün üyeleri, nasıl karşılanacak, sorgu sual edilmeyecek, hesap sorulmayacak mı?
Yönetin kadrosu Güney Afrika’ya ya da İsveç, Norveç gibi ülkelere gidecekmiş. Bunlar oralarda ne yapacaklar ne ile geçinecekler, bunların geçim masraflarını kim nasıl karşılayacak?
Her halde evlerinde oturup, İsveç, Belçika kahvehanelerinde okey oynayıp, AVM’lerde zaman çürütmeyecekler.
Suça karışmış olanlar ne olacak, yavrularını, eşlerini, babalarını toprağa vermiş insanlarımızın acıları nasıl dindirilecek?
Kaldı ki Dem sözcüleri, süreci yürütenlerin dediklerinin tam aksine, Apo’ya iyileştirme, içerde yatanların salıverilmelerini istemekteler.
Bununla da yetinmeyip, Atatürk’ün kurucu Anayasa’sına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan’a laf edip, Kürt soykırımının kabul edilmesi gibi abuk, subuk söylemlerde bulunmaktalar.” Bu cesareti ,nereden ve kimden alıyorlar?
Ne AKP Genel Başkanı Erdoğan’dan ne de MHP Genel Başkanı Bahçeli’den bu söylemlere ,bugüne kadar tek söz etmediler neden susuyorlar?
Kaldı ki Lozan, bir kanun maddesi değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ve kuruluş şartlarının dünyaca kabul edilmiş, var oluş belgesidir. Lozan Anlaşması’nda nasıl bir değişiklik yapılacak? AKP’li O. Miroğlu, “Elbette Lozan’da görüşülecek” anlamında laflar ediyor.
Dem Parti sözcüsü bayanın, açıklamaları içinde gözden kaçan bir cümle vardı: “PKK artık PKK diye eylem yapmayacak” bu sözün anlamı, PKK yapmayacak ama YPG, KCK yapacak/ yapabilir anlamı çıkmıyor mu? Aynı sözcü: “Suriye’de kazanım ve statü elde ettik, sıra Türkiye’de” demiyor mu?
Keşke müzakereler açık, şeffaf yapılsaydı da bizlerde; ülkemizin ve asil milletimizin adına, kaygı ve endişe taşımasaydık
Kim barış istemez, kim terörsüz Türkiye istemez?
Bunları isterken de ülkemin geleceği adına, bazı kazanımları kaybetmek istemiyoruz.
Güneyimizde İsrail ile komşu olmak istemiyoruz, güneyimiz de ülkemizin geleceğine hasım, bir devlet kurulmasını istemiyoruz.
Elbette bu kaygıları taşıyan bizlerde, sizler kadar yurtseveriz. Bundan şüpheniz olmasın.
Ö. Özel’de, “Gelin TBMM’de konuşalım, çözelim, çözümün adresi meclistir” diyor. Neyi TBMM’de çözeceksiniz Sayın Ö. Özel?
Koltuk ve iktidar uğruna, terör sorununu kökten çözeceğiz diye, ülkenin başına yeni sorunlar getirmeyiniz. Terörsüz Türkiye elma şekeri ile ülkem, siyasi bir kuşatmayla karşılaşmaz.
Muhalefetin dediği gibi, ne görüşüldüğü, nasıl sözler alınıp-verildiği giz olan bir “Fesih Tiyatrosu” oynanıyor gibi. Keşke biz önyargılı olalım, keşke biz yanılalım da kazanan ülkemiz olsun. Umarım turpun büyüğü arkadan gelmez.
Görelim Mevla neyler, inşallah ülkem adına güzel eyler.
Esen kalınız.
Eğitimci-Yazar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.