
Yavuz Koca
SANA SESLENİYORUM EY (!) ÜLKÜCÜ
Sana sesleniyorum ey (!) ülkücü veya etrafındakilerce ülkücü bilinen adam.
Bir düşün ve hatırla, Ülkü denen nazlı geline daha çocuk yaşlarındayken nasıl sevdalandığını. Ona olan sevdanın belasına (!) gençliğini bile doğru dürüst yaşayamadığını. Toprağa bakarken gönlünde o vardı, semayı gözlerken sinende o yandı.
Arkadaşların şehadete erdi kimi sırtından, kimi göğsünden vurularak. İnandıkların için mücadele ederken, düşünceni kafese tıktılar ellerindeki gücün yetisiyle. Kızıl elmanın mealini bile bilmeden, bedenini zindanlara attılar bir kalem iki kelam pençesinde…
Gün geldi siyaset sürecinde kaliteli adamlar gördün ve gücün yettiğince koşturdun. Onlar da Allah için hakkını vermeye çalıştılar, sarmaladılar ülküyü ve sahiplendiler seni içten…
Öte yandan selam dahi vermeyeceklerine, üç hilalin zaferi için destek oldun. Seçilip baş oldular ve kendilerini şah sandılar, liderin gölgesinde. Ülkücünün yüreğine dokunmanın manasını bile kavrayamadan sürdürdüler hayatlarını ve işleri bittiğinde kayboldular kayan yıldız misali…
Hayıflandın hep, bu millet bizim çilemizi neden görmüyor, fedakârlığımızı neden anlamıyor ve bizi yeterince neden desteklemiyor diye. Ama sorgulamadın ki hiç, biz kendimizi ne kadar anladık, destekledik ve dahi sevdik…
Yine hayıflandın hep, bir kedim bile yok misali, ülkücünün hayatını, çilesini anlatan bir sinema filmimiz, bir televizyon dizimiz neden yok diye…
Onlarca film ve dizi çekildi Denizler, Mahirler, Yılmazlar için…
Nerede Önkuzu, İmamoğlu, Özmen, nerede Çakıroğlu ve binlercesi?
İşte fırsat;
Hikâyesini Lütfü Şahsuvaroğlu’nun, senaryosunu Bektaş Topaloğlu’nun yazdığı, yönetmenliğini Mahmut Kaptan’ın yaptığı KAFES filmi 2 Ekim 2015’te vizyona giriyor. Gidelim ailemizle, tavsiye edelim hem pirinci taşlılara hem de tuzu kurulara… İzlensin ve görülsün ne bedeller ödenmiş bir vatan sevdasına, bir ülkü uğruna, bir delikanlılık hatırına, bir hilal şiarına, bir yıldız vakarına, bir görülmeyen ihanet inadına…
Ses ver ki ses versin Türk Milleti. Varlığını hatırlat ki varlığın bilinsin yalılarda olmasa da kıyılarda, varoşlarda, garibin sofrasında…
Yeter de artık, yıkılma dik dur, varsay ki kafestesin. Kafes, yıkılası kafes, kör olası kafes, seni, beni, bizi eriten kafes…
Unutan unutulur, unutmak yok olmaktır, unutma ki özüne dönüp yarınlara umut olabilesin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.