
Yavuz Koca
ÜLKÜCÜ KİME DENİR?
Ülkücülük ve ülkücüler üzerine söylenmiş çok söz var.
Kimi gerçekten önyargısız bir bakış, kimi de tanımadan, bilmeden, kötü örneklerin genellemesiyle yazılmış yazılar veya söylenmiş sözler…
Arandığında her ikisinde de haklılık payı bulunur.
Ben bu yazımda, 12 Mart 1997 günü Hakka yürüyen merhum Galip ağabeyin vefatının 19’uncu sene-i devriyesinde, ülkücülere ve ülkücülüğe onun gözüyle bakmaya çalışacağım.
Hani bir şiirin bir mısrasında denir ya, “Şamili bilmeye atasını ne bilir”, ben de diyorum ki, “Galip Erdem’i bilmeyen ülkücülüğü ne bilir.”
Bakın neler demiş Galip Erdem:
“Besmele ile başlayan hayatını Kelime-i Şahadetle noktalayan, arada geçen mücadelesini davasına adayan kişidir ülkücü.” İmanı güçlü bir Ülkücünün dışında kim gerçek ülkücülüğü bu şekilde tanımlayabilir?
“Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. Kalabalık ona acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Hâlbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca kalabalıklara acımıştır.”
“Ülkücü, dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Ülkücünün ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz.”
“Ülkücüler okullarında, mahallelerinde, ailelerinde örnek olacağız derken gençliklerini yaşayamadılar.” Zira özellikle, Galip Erdem’in ülkücü öğretiyi anlattığı, kaleme aldığı 1970’li yıllarda, “sokakta yürürken parmakla gösterilen, şu gördüğün genç var ya – işte o ülkücüdür, keşke bizim evlatlarımız da onun gibi olsa” denilen kişiydi ülkücü.
Ülkücülerin ağabeyi olan Galip Erdem, bir şeyi protesto etmek istediğinde bazen, söz orucu tutardı. “Söz orucu tutmak” fikrinin babasıdır Galip Erdem.
“Çığ gibi büyüyen ülkücü hareketi, 12 Eylül 1980 ihtilali olmasaydı kim durdurabilirdi? O nedenle, 12 Eylül özellikle Türk Milliyetçiliği ve ülkücü harekete karşı yapılmıştır.” Derken ne kadar haklı olduğunu yıllar sonra görmedik mi?
Sözünü yerinden, gözünü budaktan esirgemeyen Galip Erdem gerçek bir münevverdi. Mamak zindanlarında ömrü törpülenenlerin avukatı, postacısı ve muştusuydu o.
Ve hele, “Asıl noksanımız, yeterince sevmesini hala öğrenememiş olmamızdır.” sözüyle özellikle günümüzde yaşadığımız ve ülkücüleri derinden üzen içsel sorunlara yıllar öncesinden mim koyması yok mu? İşin nirengi noktası...
Ülkücü hareketin mimarı Başbuğ Alparslan Türkeş, Galip Erdem’den tam 23 gün sonra rahmete ulaşmıştı. Bu vesileyle Başbuğumuzu, Galip ağabeyi ve ülkü denen nazlı gelin uğruna kara toprağa düşenleri rahmetle anıyorum. Makamları cennet olsun inşallah.
Esselam olsun, vesselam olsun, haskelam olsun, ülkücülükten geçinmeyenlere, birliği destekleyenlere, ben ille de ben demeyenlere ve manasını bilerek ülkücü olanlara ve ülkücü kalanlara…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.