ÜLKÜCÜLERİN ASIL SORGULAMASI GEREKEN

 

Ülkücülerin çektiği çileleri konu alan ve 12 Eylül 1980 darbesi sonrası özellikle Mamak zindanları kesitini yansıtan ilk film oldu Kafes. Hikâye’nin yazarı kurguyla değil bizatihi Mamak’ta yatan, işkence gören birisi olarak yazdı Kafesi.

ATO Meclis Üyesi Sayın Ülkü Karakuş’un yaptığı bir organizasyonla iki salon dolusu izleyici bir aradaydık. Film başlamadan Sayın Lütfü Şahsuvaroğlu kısa bir konuşma yaptı ve son cümlesi şu oldu. “Ben 35 yıldır bugünü bekliyordum.”

Bir kısmı eski (!) bir kısmı eskimeyen dostlar, çoluk çocuğumuzla birlikte izledik filmi. Eminim ki, bizim kuşağın hemen tamamı kendisinden bir şeyler bulmuştur filmde. Kafeste anlatılanları birebir yaşayanlar da azımsanmayacak kadardı aramızda.

Duygu dolu bir zaman diliminde eskilere gittik, gah içlenerek gah gururlanarak. Evet, gururlandık, birbirine ölümüne sevdalı arkadaş sahipleri olduğumuz için gururlandık. Erkekler ağlamaz yalanına inat, gözlerimizden süzülen damlaları saklama gereğini duymadık. Ara verildiğinde ve film bittiğinde gözleri halen nemliydi ak-saçlıların, keskin bakışlıların…

Utanmadık göz yaşlarımızdan. Neden utanalım ki, geçmişini unutanlar, kapı kapı dolaşanlar, davasını satanlar, dün küfrettiği kapılara tekrar hiçbir şey olmamış gibi dönenler, filmdeki ajan provokatör gibi namusunu satanlar utansın.

Film vizyona girmeden yazdığım bir yazıda, herkesi bu filmi izlemeye devam etmiştim. Filmi ilk izleyen bir kısım arkadaşların yorumları beni üzmüştü ama seyretmeden bir şey yazmak istemedim. İzlediğime göre artık yorum yapabilirim.

Ben sinema eleştirmeni değilim. Her filmi eleştirenler de övenler de olabilir. Bunda yadırganacak bir şey yok. Peki, Kafes’te eleştiri konusu ne? Teknik açıdan, kurgu açısından, kostüm açısından, dekor açısından, mekân açısından mı? Hayır...

Bizimkisi aslında pozitif eleştiri, sevgi eleştirisi ama ayarı kaçırıyoruz. Evet, tek bir karede de olsa Başbuğ Alparslan Türkeş’in adı, resmi, mesajı geçseydi daha iyi olabilirdi. Ama 1983 yılında, o günkü askeri yönetimin MHP ile Ülkü Ocakları arasında organik bağ kurmanın donelerini topladığı bir ortamda yazılmış bir eser, bunun yorumunu okuyucumuza bırakıyorum.

Ve tekrar ediyorum, KAFES mutlaka izlenmesi gereken bir film. Özellikle seçimlere ramak kala izletilmesi gereken bir film. Bazı illerde MHP karşıtlarının yaptığı frenlemeler bile tek başına bu filmin izlenmesi gerektiğini göstermez mi?

İnşallah bu film örnek olur ve daha yeni eserler yazılır ve daha iyi filmler çekilir. Bu arada asıl sorgulamamız gereken konuyu unutuyoruz.

Türkiye’de “Süleyman Demirel Üniversitesi” var mı? Var. “Necmettin Erbakan Üniversitesi” var mı? Var. “Bülent Ecevit Üniversitesi”, “Turgut Özal Üniversitesi” var mı? Var. Halen

hayatta olan kişilerden, “Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi”, “Abdullah Gül Üniversitesi” var mı? Var.

Peki, neden “Alparslan Türkeş Üniversitesi” yok?

Çünkü yeterince güçlü değilsin. Çünkü iktidarda değilsin, muktedir değilsin. Yeterince sevmiyorsun, içinde gereksiz sayıda kendisiyle kavgalı insan var. Merhum Galip Erdem ağabeyin ifadesiyle, “Asıl noksanımız yeterince sevmesini hala öğrenememiş olmamızdır”.

Başbuğun ismi nerede var? Parklarda var, salonlarda var… Yerelde iktidar olduğun illerde, ilçelerde var. Çünkü oralarda karar alan, uygulayan, iktidar olan, muktedir olan sensin…

Bir başka asıl sorgulanması gereken husus…

TÜSİAD üyesi, TOBB üyesi kaç tane ülkücü kimliğiyle bilinen işadamı var? Bunu iller bazında, Sanayi ve Ticaret Odaları düzeyinde de sorgulayabilirsiniz. Neden sorusunun cevaplarından birisini ben vereyim. Eleştirdiğiniz ve acaba sorusuyla baktığınız her işadamı birilerinin siyasi gömlek değiştirmesi gibi kulvar değiştiriyor ve kaçıyor da ondan. Biz ne diyoruz, giden gitsin kalan sağlar bizimdir. Ama kalan sağların ne verdiği iş, ne ürettiği aş yetiyor.

Şimdi bırakalım KAFES filmini eleştirmeyi de asıl sorgulamamız gereken hususlara kafa yoralım. Ve çalışalım. Bakın Mardin’in Savur ilçesinden çıkan ve gururla ben Türk’üm diyen ve bütün Türk Milletini gururlandıran Aziz Sancar neler başarmış. Bardağın dolu tarafına bakalım ve unutmayalım bir en küçük rakamdır ama sıfırdan büyüktür.

Sağlık, saadet ve başarı dileklerimle.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Koca Arşivi