20. Yüzyılın başında doğan insanların çok büyük bir kısmı 50’li yaşlarda ölüyor, az sayıda insan 70’li yaşları görebiliyordu.

Eskiden bebek ölüm oranları çok yüksekti. İshal başlıca bebek ölümü sebebiydi.

İnce hastalık (verem), sıtma, kolera adeta terör estiriyordu. Bugünün en basit ameliyatları bile yüksek ölüm riskine sahipti.

Çocuk yaşta anne veya babayı kaybetmek adeta sıradandı. Anneannemin 30’lu yaşlarda zatürre nedeniyle kaybettiği annesine ve 40 yaşında veremden ölen babasına yaktığı genç ölümlere duyulan acıları yansıtan ağıtlar çocukluk çağlarından kalan anılarımdandır.

İnanılması güç ama Roma imparatorluğu zamanında ortalama yaşam süresinin 23 olduğu, çok az insanın 30 yaşına ulaştığı dönemler olmuş.1700’lü yılların İngiltere’sinde ortalama yaşam süreleri 35, 20. Yüzyılın başlarında ise 47 imiş.

Özellikle temiz su kaynaklarının elde edilmesi, kanalizasyon sistemlerinin oluşturulması hijyen koşullarını dramatik olarak iyileştirip salgın enfeksiyonları frenlemiş, insan ömrünün belirgin uzamasını sağlamıştır.

Osmanlı padişahlarının çoğu bugün aylık maliyeti 100 lirayı geçmeyen (rapor çıkartabilirse bedava ) hipertansiyon ilaçları olmadığı için genç yaşta devletin stresini kaldıramayarak beyin kanamasından vefat etmiştir.

Aralarında İkinci Mahmut ve Gülhane’nin kurucusu Abdülmecid’in olduğu dört padişah genelde garibanlara has verem hastalığından ölürken bunların üçü baba oğul ve torunmuş.

Eskiden şairleri 35 yaşına geldiğinde gam kasavet basar, yaşlılık psikolojisine girerlermiş. Şair dedikte 28 yaşında tifüs nedeniyle (bazı kaynaklar mide kanseri diyor) ölen şair padişah Birinci Ahmet’e ne demeli. Bugün tedavide kullanılan ve kutusu 21 lira 97 kuruş olan Kloramfenikol ve 24 lira 50 kuruş olan Tetrasiklin için devleti Osmaniye’nin tüm hazineleri verilmez miydi?

Şair boşuna dememiş:

Yuttuğun ilacı ucuz diyerek küçümseme tanı

Düşün bu ilaç olmadığı için genç yaşta ölen atanı.

Genç yaşta ölüm deyince Orhan Veliyi anmadan geçemeyeceğim. 1950 yılının bir sonbahar günü, Ankara'da karanlık bir sokakta alkollü olarak yürürken belediyenin kablo döşetmek için kazdığı bir çukura düşer ve başından hafifçe yaralanır. İki gün sonra İstanbul'a döner ama halen başı ağrımaktadır. Bir arkadaşının evinde otururken aniden fenalaşır ve İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılır. Alkol koması tanısı ile tedavi edilmeye çalışılırken 36 yaşında hayata veda eder. Kafa travmaları arasında cerrahi tedaviden en iyi sonuç alınan bir kafa içi kanamaya o günlerde tomografi olmadığı için (günümüzde dişi ağrıyana çekiliyor) tanı konamaz.

Halim Şefik bu beklenmedik ölüm üzerine otopsi isimli şiirini yazar.

Morgda açılınca kafatası

Doktor beylerbeyin gördüler

İndirince ten kafesine neşteri doktor beyler yürek gördüler

Yürekte ne gördüler dersiniz

Yürekte memleket gördüler

Bir de dost gördüler

Ama bu işte doktor beyler/

Doğrusu geç kaldılar/

Çok geç kaldılar…

Evet şimdilerde en garibanımız bile geçmişte krallara nasip olmayan sağlık imkanlarına sahibiz. Ortalama yaşam süresi ülkemizde her yıl artarak COVID öncesi dönemde 78,6 yıla ulaştı.

Şikâyet edip durmayın kardeşim….

Nankörlük yapmayın. Sizdeki devlet sultanlarda yoktu