Uzun zamandır Mümtazer Türköne'nin durumu içimi acıtıyordu. Hele kızının beyhude çırpınışlarını görünce empati yapıyor aklıma kızım geliyor, üzüntüm daha da büyüyordu. Ben düşsem kızımın çaldığı bütün kapılar üstüne kapansaydı ne düşünürdüm diye çok düşündüm. İçim parçalandı.

Bu konularda kalem oynatmak kolay değil, bir molla Kasım çıkıp sizi hemen örgüt üyesi ilan edebiliyor. Hele Sosyal medya savcı hakim ve cellatları insana saldırmak için bir köşede bekliyorlar, söyleneni söylediklerini anlamadan saldırıyorlar. Suçlanmayı göze almakla vicdanım arasında tercihimi vicdanımdan yana yaptım ve MHP lideri sayın Bahçeli'ye bir çağrı yaptım.(Şimdi yeni öğrendim sayın bahçeli buna benzer bir çağrı geçen yılda yapmış, bunu kaçırmışım görememişim)

Ben sayın Bahçeli'yi eleştiren sayısız yazısı olmasına rağmen Türköne için onunda içinin sızladığını tahmin ediyordum.

Yanılmamışım, dün MHP'nin değerli lideri Sosyal Medya'da bir paylaşımda bulunarak, Türköne'nin şehit kardeşi olduğunu hatırlatarak durumunun dikkatle gözden geçirilmesini istedi. Bunu açıkça telaffuz etmesi önemliydi, mesaj hem ülkücülere, hem de Türköne'yi yargılayanlaraydı. Bahçeli, Türköne'nin bu camianın bir değeri olduğunu teyit ederken, kendisinin de bu işin sahip ve takipçisi olduğunu ima ediyordu.

Nasıl mutlu odum anlatamam. Yıllardır feryadını ve çağırdığını doyamadığımız kızı Sıla sevinçten uçuyordu. İnanın bana gelen yüzlerce telefonda Sayın Devlet Bahçeli büyük adam, iyi insanmış diyenlerin sayısını ve ismini burada açıklasam hepiniz şaşırırsınız.

Yıllardır birbirimizi biçip durduk, eleştirirken sınır tanımadık, Sayın Bahçeli hepimize örnek bir insanlık ve dava arkadaşlığı dersi verdi. Sahip çıkmasaydı da haksızdır demeyecektim, çünkü zamanında Türköne tarafından o kadar çok eleştirilmişti ki... Kimse bunu yadırgamazdı. Sayın Bahçeli bu yolu tutmadı, doğru olanı ve kendine yakışanı yaptı, şehit kardeşini delil göstererek “Türköne bu camianın bir insanıdır” dedi.

İşte ülkücü hareketin MHP liderliğinden beklediği budur.

Biz büyük bir aileyiz. Eksiklerimiz, yanlışlarımız olacaktır. Ama biz ki ölümleri paylaşmış bir hareketiz, bundan büyüğü, bundan ulvisi olabilir mi? Küçük meseleler bizi birbirimizden koparmamalı. Siyasetin zaruretlerini, arka planını bilmediğimiz için zaman aman görüntülere bakarak isabetsiz yorumlar da yapmış olabiliriz. Ancak yukarıdakilere düşen hep affedici bir çizgide olmaktır.

O yazıyı yazarken Sn. Bahçeli'nin öyle bir yürek taşıdığına inanıyordum. Yanılmadığımı da gördüm. Sn. Bahçeli'nin açıklamalarından sonra inanın yüzlerce telefon aldım, ülkücü camiada ciddi bir heyecan yarattı. Siyaset ıvır zıvır adamları affediyor. Türköne çocukluk çağlarından itibaren bu hareketin içinde. 12 Eylül'de hapis yatmış, kardeşi Mustafa Türköne'yi Marksist teröre kurban vermiş bir isim. Zaman zaman bir Türk milliyetçisinin asla kabul edemeyeceği şeyler de söyledi. Lakin o bugün zor durumda, benim ahlak kitabıma göre zorda olanla her türlü hesaplaşma ertelenir. Hesabı olan arkadaşlarımız, siyasetçiler, çeşitli kumpas davalarındaki tavrından dolayı kırılanlar varsa onlar da ertelemeli. Bir taraftan esaret bir taraftan ağır bir hastalıkla boğuşan biriyle hesaplaşmak kimseye şeref kazandırmaz.

Onun en çok eleştirilerine maruz kalan kişi Sayın Bahçeli'ydi, bugün o bütün hesaplarını bir tarafa bırakarak yargıya bir çağrı yaptı. Bu tavrıyla ülkücülerin gönlünde taht kurdu. Affedici olmaktan öte büyüklük yoktur. Eskiler ne demiş; “insan, ihsanın kölesidir”. Bırakalım bir arkadaşımız çıksın, ne söyleyeceksek o zaman söyleyelim. Sn. Devlet Bahçeli'nin asil tavrı hepimize örnek olmalıdır. Bu vesileyle kendisine bir defa daha teşekkür ediyor, yargının bu haklı sese kulak vermesini diliyorum.