Zafer Partisi ile bundan iki yıl önce başlayan siyasi yolculukta bu sefer hayal kırıklıklarımı ve kaybettiklerimi değil, Türkiye’nin Türk milliyetçilerinin kazandıklarını yazmak istiyorum.

Evet, Türk Siyaseti kısır döngüden çıkamadığı için Türk siyasetine yeni yüzler, yeni kimlikler kazandırmak oldukça zor.

Nasıl olduysa Zafer Partisi, yolculuğumuzda yeni yüzlerin siyasete girdiğini ve bu anlamda çok değerli kimliklerin siyaset arenasında bundan sonra daha etkili biçimde olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Örneğin milli burjuvazinin ne demek olduğunu bize anlatan en iyi örneğin Mustafa Can nami değer "Kaptan" veya "Ofton İsmail", İsmail Hakkı Altun gibi değerli isimler olarak sıralayabiliriz.

Türk milliyetçilerinin sadece sloganlarla simgelerle sahnelerde görenler Mustafa Kaptan’ı çok daha farklı ve renkli hatırlayacaklar.

Türk siyaseti umarım bu değerli şahsiyetten faydalanır diyorum, birikimleri çok önemli.

Diğer taraftan Türk milliyetçiliği lider yetiştirmekte.

Bütün kanallarını kapatınca hakikaten hepimiz artık insan yetiştiremiyoruz insan yetişmeyecek kaygısı ve üzüntüsünü yaşıyorduk.

İşte bu kaygı ve üzüntülerimizi gideren başta Salih Zeki Altun gibi genç, dinamik, vizyoner bir siyasetçi kimliğini kazandı.

Gençlerimize fırsat verildiğinde neler yapabileceklerini sahada çok iyi örneklerle gösteren Türk Siyaseti Zafer Partisi’nin kurucusu Genel İdare Kurulu Üyesi Genel Başkan Yardımcılığı son olarak da İstanbul İl Başkanlığı ile şimdilik siyasete ara verse de bu genç arkadaşımızın da siyasette ciddi bir renk olacağını şimdiden görebiliyorum.

Gençler bana, “Ufak partilere girelim mi” diye sorduklarında ben onlara, “Hemen girin, kafanıza yatmazsa sorgularsınız, karşı çıkarsınız, ayrılırsınız ama bu süre içerisinde ciddi bir deneyim kazanırsınız. Siyaset okulu gerçek manada siyasi partilerdir" derim.

Bu anlamda Zafer Partisi’nin ülkede siyasetçi yetiştirme açısından önemli bir katkısı olduğu yadsınamaz.

Bir gerçeği de size aktarmadan edemeyeceğim; idealist insanların siyaset yapamayacağı kanaatindeyim zira siyaset denge ister, esneklik ister. İlişki yönetmeyi, kriz yönetmeyi becerebilen insanlar ile yürüyebilir.

İdealistler çok kırılgan olurlar, duygusal olurlar ve küçük hesaplarla asla siyaset yapamazlar.

Günümüz siyasetine bu tipler uyum sağlayamaz, onun için nerede olurlarsa olsunlar bir anlaşmazlığın içine düşeceklerdir. Bu inanışla çocuklarımı yetiştirirken ocaklara gönderdim, ocaklar derken Ülkü Ocaklarına…

Özellikle büyük oğlum Avukat Oğuzhan Türk lisede ve üniversitede ocaklarda görevler aldı.

Ne kadar faydalı olduğunu ve ufkunu genişlettiğini söylemeden edemeyeceğim: Gerek kürsü kabiliyeti gerek konuşma kabiliyeti oldukça gelişti. Bu toplumsal gençlik örgütlerinin, kendisine çok katkı sağladığını ve mesleğine yaradığını görmekteyim, onun için apolitik bir gençlik yerine; politikayla ilgilenen, siyasetle ilgilenen, aldanan, hayal kırıklığına uğrayan, bu tecrübelerle bezenmiş Türk siyasetine, dürüst gençlerin girmesi dışında bir çarenin de olmadığını görüyorum.

Bakın bazen kaderinizi yaşarsınız, şartlar beni Zafer Partisi’nden koparsa da Zafer Partisi’nin izlediği anlayış ve politikalardan dolayı yollarımız yeniden çakıştı, örnek mi?

Gösterdiğimiz ortak Cumhurbaşkanı adayımız Sinan Oğan, Zafer Partisi’nden yolumu ayırdıktan bir gün sonra benim desteklediğim adayı, Sinan Oğan’ı Zafer Partisi de destekledi.

Dediğim gibi bazen siz ayrılsanız da sizi ortak paydalar birleştirir ve ayrılmaz birer hizmetkar yapabilir.

Türk milliyetçileri, Türk siyasetine ciddi manada yön verse de kendi siyasi kimlik ve kişilikleri ile ülke yönetiminde henüz yeterince söz aldıklarını söyleyemeyiz, bunun en önemli sebebi parti genel başkanlarının emek ve liyakate önem vermemesi ve değerli insanları yanlarında uzun süre tutamamaları, bunun sonucu olarak da itimat telkin edememeleridir ama bu deneyimlerle önümüzdeki zaman dilimlerinde Türk milliyetçilerinin Türkiye’yi yönetmeye hazırlandığını görebiliyorum.