Bugün güzel bir haberi yazmak istiyorum. Uzun zamandır nerede olduğu bilinmeyen I.Kılıçarslan'ın mezarı nihayet bulundu.

I.Kılıçarslan, Anadolu Selçuklularının babası Süleyman Şah'tan sonraki ikinci hakanı.

Bu coğrafyayı Haçlılar için geçilmez hale getiren, Suriye ve Kudüs yollarını tıkayan büyük bir komutan. Habur Çayını geçerken boğulan I.Kılıçarslan Silvan civarına gömülmüş, bir süre sonra kabrinin nerede olduğu unutulmuştu.

Bugün internet medyasına düşen haberlerde Dicle Üniversitesi tarafından yapılan çalışmalar sonucu mezarın Silvan'da bulunduğu açıklandı.

Biz tarihi sadece hesaplaşma maksadıyla kullanıyoruz. İlgimiz ve saygımız ancak emellerimize hizmet ettiği kadarı ile sınırlı. Halbuki, tarih bugünümüzün nüvelerini de içinde taşıyan bir kaynak, dünün tutsağı değiliz ama dünden büsbütün kopmuş da değiliz. Bugünün sorunlarının da, çözümlerinin de dünle yani tarihimizle ilgili tarafları var.

Bu güzel haberin kimsenin bilmediği, yazılmasa belki de kimsenin bilemeyeceği bir başka boyutu var, bu yazı da bunun için.

İki yıl kadar önce iki Türk Milliyetçisi Efendi Barutçu ile Recep Alyamaç ağabeyler tamamen Kılıçarslan'ın mezarını bulmak için bölgeye gittiler. Bulunabileceği yerleri birer tarihçi gibi ama aslında ülkücü yürekleri ile aradılar. Köylülerle konuştular. Şimdi Dicle Üniversitesinin bulduğu mezara da gittiler; Köylüler bu mezarların bir evliya ile yakınına ait olduğunu söylediler.

Efendi Barutçu, Ankara'ya döndüğünde bu işin peşini bırakmadı, ilgili kurumlara dilekçeler verdi, mezarın bulunması için uyuyan bürokrasiyi harekete geçirdi. Sonunda bu işi Dicle Üniversitesi yaptı ve Müslüman Türklüğün Diyarbakır/Silvan'da mührü olan I.kılıçarslan'ın kabrini buldu.

Günümüzde Türklüğün belli bölgelerden bulunmadığını göstermek için kirli kampanyalar yürütülüyor. Bu kampanyalar başarılı olursa Türklüğü Anadolu'nun bazı bölgelerinden kovacağını düşünüyorlar. Bu vatan coğrafyasında farklı etnik gruplar, farklı milletler geçmiş olabilir. Ama bu coğrafyanın fatihi de sahibi de Müslüman Türk milletidir.Türklük, etnik kimliklerin üstünde onları da kapsayan kültürel kimliğimizdir. Etnik kampanyaları bertaraf etmenin yolu, hem tarihimizin ve coğrafyamızın tapusu olan bu tip tarihi değerlerimizi yaşatmak, mirasımıza sahip çıkmak, hem de Türklüğün etnik üstü olduğunu anlamak ve anlatmaktır.

Bundan sonra yapılması gereken sinesini Haçlı saldırılarına siper eden büyük Hakan'a şanına layık bir türbe yapmak, bu coğrafyada onu ve varlığımızı ebedileştirmektir. Sn.Alyamaç bunu yapmak bizim için namus borcudur diyor. Ama doğru olan bunu devletin ilgili kurumlarının yapmasıdır.

Ben eminim ki, bu iki ülkücü isim, kendilerinden bahsetmemden hoşlanmayacaklardır. Ama hoş görülerine sığınarak yazdım, şunun için yazdım, ülkücülük gevezelik yapmak, ona buna askerlik etmek, kardeşi kardeşe düşman etmek değildir. Ülkücülük, millete hizmettir, onun derdi ile dertlenmek, onun değerlerine sahip çıkmak ve yaşatmaktır. Gerçekten ülküsü olan için her zaman yapılabilecek bir şeyler vardır. Bu iki Türk milliyetçisi bunu ispat etmiyor mu?

Not:Bu yazı yayınlandıktan sonra Efendi Barutçu ile konuştuk. Barutçu süreci 2018 yılında başlattıklarını bu amaçla bir çok kuruluşa(Başta CİMER) başvurduklarını mezarın bulunmasında en büyük şeref payının başta Diyarbakır Valisi Sn.Münir Karaoğlu olmak üzere Dicle üniversitesi rektörü Prof.Dr.Mehmet Karakoç ve rektör danışmanı tarihçi Doç.Dr.Oktay Bozan’a ait olduğunu belirtti. Biz de hepsine ayrı ayrı teşekkürü borç biliyoruz.