Öcalan’ın Manifestosu: Yeni Sürecin Karanlık Perspektifi

Sessizlik tehlikelidir. Hele bu sessizlik, düşmanın cephesinden gelen stratejik bir metin etrafında sağlanıyorsa, daha da tehlikelidir.

Teröristbaşı Abdullah Öcalan tarafından yazılıp terör örgütü PKK’nın sözde fesih kongresine gönderilerek okutulduğu öne sürülen ve geçtiğimiz günlerde sızdırılan “Perspektif” başlıklı metin, ilk olarak terör örgüt çevrelerine yakın sosyal medya hesaplarında yayımlandı.

İmralı’dan yazıldığı ama Kandil’in onayıyla sızdırıldığı anlaşılan bu belge, bir teröristin pişmanlık metni değil; yeni bir psikolojik taarruzun rehberidir.

Kimi buna “barış çağrısı” der, kimi “yeni bir açılım”. Ama bu kez hedef, yalnızca silahları susturmak değil; milletin zihnini bulanıklaştırmak, devleti içten çözmektir.

Oysa bu metin, silahların susması için değil; zihinsel bir kuşatma başlatmak için yazılmıştır. Hedef artık dağlar değil, zihinlerdir.

Mesaj açık: Bu kez mermi değil, kavram kullanıyorlar. Kurşun yerine kavramlarla, örgüt yerine STK’larla, tehdit yerine çözüm diliyle geliyorlar.

Dikkatli bir göz için bu metin, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını çözmeye yönelik, ideolojik ve sosyolojik bir mayın haritasıdır. Satır aralarına gizlenmiş bu harita, etnik kimlikleri siyasallaştırarak devleti zayıflatma; merkezi yapıyı parçalayıp yerel güç odakları inşa etme planının teorik zeminini sunmaktadır.

Önce Çökert, Sonra Kendi Yapını Kur

Öcalan’ın yazdıkları bir özeleştiri gibi sunulsa da aslında bir "hakimiyet alanı" oluşturma çabasıdır. Kendi kurduğu PKK’yı; halktan kopuk, ideolojik temeli zayıf, örgütsel disiplinden yoksun olmakla suçluyor.

Bu eleştirinin hedefi terör örgütünün merkezi Kandil’dir, siyasi ayağı DEM’dir, yeni yapılanması KCK’dır.

Onları tasfiye etmeye çalışıyor, çünkü artık “örgüt değil”, “figür” üzerinden yürütülecek yeni bir dönem başlatmak istiyor.

Öcalan’ın kafasında PKK bir son değil, bir araçtı. Şimdi araç değişiyor ama istikamet yine Türkiye’nin üniter yapısını dağıtmak.

Kadro değişiyor, kılıf değişiyor.

İçerik aynı, hedef aynı: Türkiye’nin birliğini parçalamak.

Barış Makyajı Altında Yeni Şantaj

Metin boyunca sürekli bir "barış", "çözüm", "program" çağrısı var. Bu çağrı masum değil. Arka planda açık bir tehdit seziliyor: “Ben olmadan çözüm olmaz, beni dikkate almazsanız örgüt dağılır, halk yönsüz kalır ve kaos başlar.

Bu söylem, klasik bir rehin pazarlığıdır.

Barıştan söz ederken örgütü kullanarak devleti korkutmaya çalışmak, daha önce denenen ama sonuçları ağır olan bir oyun sahnesini yeniden kurmaktır.

Aynı oyun 2013’te oynandı, Oslo’da fısıldandı, Habur’da karşılandı.

Sonuç: Hendekler, şehitler, şehir savaşları

Barış talebiyle gelenler, her defasında yeni bir cephe açtı. Bu defa cephe kavramlarla, derneklerle, anayasa tartışmalarıyla örülüyor.

Bahçeli’ye Atıf: Milliyetçi Cephenin Zeminini Oymak

Metnin en dikkat çekici bölümlerinden biri, Devlet Bahçeli’nin geçmişte DEM heyetiyle gerçekleştirdiği görüşmelerde sarf ettiği iddia edilen “Ben bütün ömrümü buna adamıştım ama şimdi yeni bir dönemi başlatmak istiyorum” sözlerine yapılan göndermedir. Bu ifade, örgüt metninde “partileşmiş (proto) devletin en yetkili sesi” şeklinde çerçevelenerek, milliyetçi cephenin söylemi üzerinden meşruiyet devşirme amacı taşıyan stratejik bir algı operasyonuna dönüştürülmektedir.

Elbette bu ifadelerin Bahçeli’ye atfen doğru olup olmadığı bilinmez ama metne bu şekilde dahil edilmesi, belli çevrelerin milliyetçi tabanı zaafa uğratma hedefini göstermektedir.

Kadın, Doğa, Ahlak… Peki Ya Devlet Nerede?

Metnin diline bakıldığında öne çıkan temalar dikkat çekici: Kadın özgürlüğü, doğayla uyum, demokratik kolektif yaşam...

Bu başlıklar ilk bakışta zararsız ve çağdaş gibi görünse de aslında devletin varlığına karşı bir toplumsal zemin hazırlığıdır.

Devlet” kavramı neredeyse hiç geçmiyor. Onun yerine “toplum”, “örgütlenme”, “doğal yaşam” gibi amorf terimler var.

Bu, yumuşatılmış söylemlerle örülmüş, devletin dışına kurulmak istenen alternatif bir toplumsal örgütlenme planıdır. Silahlar sustuğunda, ideolojiler konuşur; bu metin ise o ideolojinin rehberidir. Devletin boşluk bıraktığı her alana bir “Apo modeli” yerleştirme çabasıdır.

Yeni Bir Yapının Ayak Sesleri

Öcalan’ın metni, bir örgütün son mektubu değil, yeni bir yapının manifestosudur. “Program hazırlanmalı”, “yeni kadrolar eğitilmeli”, “doğrudan demokrasi uygulanmalı” gibi ifadeler, tasfiye değil teşkilatlanma niyetini gösteriyor.

PKK'nın yerine, STK görünümlü ama ideolojik olarak Apocu çizgide bir siyasi ve sosyal ağ kurulmak isteniyor. Bu yapı, üniversitelere, sendikalara, kadın meclislerine, gençlik derneklerine yayılmak üzere tasarlanmış bir sivil görünüşlü bölücü organizmadır.

İtiraf mı? Takiyye mi?

Öcalan’ın örgütü eleştirmesi bir itiraf gibi görünebilir. Bu, geçmişin hatalarını sahiplenmekten ziyade, hataların başkasına yıkılmasıdır. “Benim çizgim dışına çıkanlar yüzünden olmadı” demek hem bir liderlik iddiası hem de devlete mesajdır: “Bana dönerseniz, bu sefer doğru yaparım.”

Bu, gerçeği gizlemeye yönelik bilinçli bir taktiktir. Örgüt silahı bırakıyor gibi yaparken, asıl amaç fikri yapıyı daha yaygın ve meşru bir zemine taşımaktır.

Yani PKK gerçekten bitmiyor; sadece isim değiştirerek, daha yumuşak bir görünümle varlığını sürdürmeye hazırlanıyor.

Bu, özeleştiri görüntüsü altında yürütülen bir taktik manevradır.

Geçmişin hatalarını başkalarına yükleyerek kendini aklayan bu yaklaşım, yarın anayasa masasına davet edilmenin zeminini şimdiden hazırlamaktadır.

Yeni Süreç mi, Yeni Tuzak mı?

Türkiye geçmişte açılımlarla, çözüm süreçleriyle, müzakere masalarıyla çok şey denedi.

Sonuç: Binlerce şehit, parçalanmış güven duygusu, büyümüş bir terör ağı. Şimdi yeniden aynı oyuna çağrılıyoruz.

Ama bu defa sahnede PKK yok, onun yerine Öcalan’ın ideolojik jargonla tanımladığı “ahlaka dayalı yeni toplum düzeni” söylemi var. Yani silahlı mücadele yerini, sivil görünümlü ama aynı fikrî yapıyı taşıyan bir sosyal dönüşüm projesine bırakıyor.

Unutulmamalı: İsimlerin değişmesi ideolojinin değiştiği anlamına gelmez. Bugün Apo’nun metniyle legal zemine geçmeye çalışan yapı, dün aynı ideolojiyle dağda kan akıtıyordu. Şimdi kalemle, STK’yla, barış diliyle sahaya inmek istiyorlar.

Bu Savaş Bitmedi, Şekil Değiştirdi

Perspektif” metni, bir metinden fazlasıdır.

Bu, bir mücadele ilanıdır. Savaş sahası artık silahlı çatışma değil; medya, hukuk, eğitim, ideoloji ve siyaset alanıdır.

Türk devleti, bu oyunu görmek zorundadır.

Sessizlikle geçiştirmek, müzakereyle meşrulaştırmak, halkı kandırmak olur.

Türk Milleti, bu metni “barış” değil, üniter yapıya karşı ilan edilmiş yeni bir isyan manifestosu olarak okumalıdır.

Ve şunu asla unutmamalı:
Aynı oyunu ikinci kez izleyip, yine alkışlarsak; bu sefer sahnede figüran değil, kurban oluruz.

Devlet uyursa tarih uyanır; millet uyanmazsa tarih tekerrür eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüseyin Kurt Arşivi