Ertuğrul Türkoğlu

Ertuğrul Türkoğlu

Suriye 19 Mayıs 2025

Suriye’de geçen hafta devrimden sonraki en önemli gelişme oldu. ABD yıllardır ağırlaştırarak devam ettirdiği yaptırımları kaldıracağını açıkladı. Yaptırımlar sanıldığı gibi sadece ABD ve Suriye ile ilgili değil. Başta zengin Arap devletleri olmak üzere hiçbir devlet yaptırımlar nedeniyle Suriye’ye yardım yapamıyor, kredi veremiyor, yatırıma yönelemiyordu. Bu kararla birlikte diğer devletlerde yaptırımları kaldıracak. Suriye’ye kredi ve yatırım gelmeye başlayacak. Ticaret ve inşa faaliyetleri hızlanacak.

Bunlar olmadan Suriye’nin ayağa kalkması mümkün değildi. Şam yönetimi kan kaybedecek ve ülke iç savaşa sürüklenecekti. Esad’ın başına gelen Şara’nın da başına gelecekti. Hem yaptırımların kalkması hem bu kararın Erdoğan’ın ricası üzerine alındığının açıklanması hem de Trump-Şara-Selman arasındaki görüşmeye Erdoğan’ın da çevrimiçi dahil edilmesi, ABD’nin Suriye’de Türkiye’yi, Ortadoğu’da Türkiye-Suudi koalisyonunu desteklediğinin göstergesi. Yıllardır dış politika, diplomasi ve uluslararası ilişkileri takip ederim. İlk kez böyle bir şeye şahit oldum. Üç devlet başkanı, ki bunlardan biri Trump, beraberler ve dördüncü başkan olmadan görüşmüyorlar. Toplantıya Erdoğan’ı da internet üzerinden dahil ediyorlar.

Suriye’deki diğer olumlu gelişmeler enerji sahalarının Azerbaycan’a verilmesi ve İsrail’in hava saldırılarını durdurması oldu. Enerji sahalarına Katar ve Suudi Arabistan’ın talip olduğu söylendiğinden Azerbaycan’ın hamlesi sürpriz oldu. Bu hamle pek çok açıdan önemli. Öncelikle Suriye’de Türk ağırlığı daha da artacak. İsrail dost olarak tanımladığı Azerbaycan tarafından işletilen enerji sahalarına asla saldırmaz.

Azerbaycan’ın sınırları dışında enerji üretimine girişmesi ve Suriye’de yapılanması stratejik bir adım. Bu adımı, eğer başarılı olunursa Suriye’nin Doğu Akdeniz’deki rezervlerinin işletilmesi takip edebilir. Ki başarılı olunmama ihtimali zayıf. Zira Suriye’nin savaştan önce günde 600 bin varil petrol üretebilecek kapasitesi vardı. Bu hacim 30 bin varile kadar düştü. İlaveten petrol bulunan ama yatırım yapılamadığından üretim yapılmayan sahalarda vardı. Yani yoktan bir şey yapılmayacak daha önce yapılmış olan tekrar edilecek.

İsrail’in saldırılarını durdurmasın da ABD’nin baskılarının etkili olduğu muhakkak. Zamanlamaya baktığımda Azerbaycan’da yapılan Türkiye-İsrail görüşmelerinde mutabakat sağlandığını düşünüyorum. Muhtemelen İsrail saldırıları durduracağına ve Türkiye, İsrail’e yakın noktalarda ya üs açmayacağına ya da İsrail’e yakın üslerde ağır silah bulundurmayacağına söz verdi. Suriye’nin ayağa kalkamamasının en önemli nedeni yaptırımlarsa ikinci neden süreklilik arz eden İsrail saldırılarıydı.

SDG’nin kongresi, Türkiye’de, Suriye’yle ilgili en çok konuşulan konuydu. Değerlendirmeler genelde yüzeysel ve sahayı bilmeyen uzmanlar tarafından yapıldığından yanlıştı. Bu kongreden önce SDG’ye PYD yani PKK hakimdi. Barzani ve PYD’nin yönetimi eşit ağırlıkta bölüştüğü kongrede daha önce Şam ile yapılan anlaşmaya uyulacağı deklare edildi ki söz konu anlaşmada federasyon ve özerk bölge yok. Toprak bütünlüğü var.

Bununla beraber SDG’nin bir siyasal parti olarak özerklik istediği, bu isteğini Suriye halkına götüreceği, anlatacağı ve destek isteyeceği ortaya koyuldu ki bu en doğal demokratik hakları. Türkiye’ye tehdit olacaklarına meydanlara çıksınlar, siyaset yapsınlar, Suriye’de iktidara talip olsunlar.

SDG’nin Şam’a eklemlenmesi konusunda bu ayda hiçbir gelişme olmadı. Ne ağır silahlar teslim edildi ne askerler orduya katıldı ne de SDG’li komutanların ordu bünyesinde atamaları yapıldı. Bazı analistler enerji sahalarının bir kısmının Şam’a devredilmesini entegrasyon olarak değerlendiriyor. Bu tespit doğru değil zira başka alternatifleri yoktu. Esad döneminde PYD, petrol ve gazı yarı fiyatına Şam yönetimine satıyordu. İki tarafta kazanıyordu. Fakat devrimden sonra bu satışlar durdu.

PYD’nin kontrolündeki bölge, Türkiye-Suriye ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin arasında, adeta kuşatılmış durumda. Yani PYD’nin Şam’la anlaşmaktan başka alternatifi yoktu. ‘’Barzaniciler SDG’nin yönetimine geldiler, petrol ve gazı neden Kuzey Irak’a sevk etmiyorlar?’’ diye düşünmeyin. Kuzey Irak’ın petrolü de piyasalara Türkiye üzerinden gidiyor. Ayrıca Barzani Türkiye’ye rağmen böyle bir hamle yapamaz.

İlaveten bu uluslararası suç. PYD böyle bir şey yaptığında Suriye’ye ait petrolü çalıp satmış, Kuzey Irak Yönetimi de hırsızlık malını almış olur. Yani enerji sahalarının devredilmesi ve rafinerilere sevkiyatların başlaması entegrasyon adımı değil. Ayrıca petrol ve gaz gelirinin %70’i Şam’a %30’u SDG’ye aktarılıyor. Bu gelişme ekonominin hareketlenmesine katkı sağlayacağından önemli.

Suriye’ye eklemlenme konusunda henüz bir gelişme olmamasına rağmen SDG’nin bu karardan döneceğine ihtimal vermiyorum. Ankara ve Şam kararlı. Beyaz Saray’ın Şam’a eklemlenmeyen SDG’ye sahip çıkmayacağı ortada. PKK’nın silah bırakma kararı, yaptırımların kaldırılması ve Trump’ın Şara’yı desteklemeye karar vermesi SDG’yi daha da zayıflattı. Teslim edilen her silah daha da zayıflatacak. SDG sabırları zorlarsa büyük bir operasyona muhatap olur ve mevcut kazanımlarını da yitirir.

Türkiye’deki emekli askerleri ve strateji uzmanlarını, PYD’nin ordusunun güçlü olması yanıltıyor. ‘’PYD, Suriye ordusundan daha güçlü. Ordu PYD’ye operasyon yapamaz’’ diye düşünüyorlar. Asker sayısı, ekipman ve silah esas alındığında haklılar. İhmal ettikleri husus SDG güçlerinin %80’i orduya silah çekmez, kurşun atmaz. Teşbihte hata olmaz, bu Konyalının Kayserilinin Türk ordusuna kurşun sıkması gibi bir şey. Asla olmaz. Kaldı ki Türk ordusu da operasyona katılabilir. Şam davet ettiğinde Türk ordusunun yapacağı bütün operasyonlar hukuken meşru olur.

Geçen ay etnik isyanların çıkması olumsuz, bu isyanların bastırılması ve isyan çıkan bölgelerde ordunun kontrolü sağlaması olumlu gelişmelerdi. Nusayri ve Hıristiyan Suriyelilerin Lübnan’a göçü azalsa da sürüyor. Göçmenlerin nihai hedefi Avrupa. İsyan eden Dürzilerin bir kısmı İsrail’e sığındı.

Geçen ayki makalemizden sonra MEB ve YÖK’ten arayan yetkililer, geri dönüşlerin artması için atılması gereken adımların atıldığını denklik ve öğrencilerin sene kaybetmemesi gibi konularda sıkıntı yaşanmayacağını söylemişlerdi. Nitekim 16 Mayıs’ta YÖK ile Suriye Yükseköğretim Bakanlığı bahse konu edilen anlaşmayı imzaladılar. Gelişmeleri takip edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ertuğrul Türkoğlu Arşivi

14 Mayıs ve Hizmet Siyaseti

15 Mayıs 2025 Perşembe 10:58