TBMM’de bir kentsel dönüşüm yasası onaylandı. Resmi Gazete’de yayınlandı, yönetmelikleri de hazırlanıp tebliğ edildiğinde uygulamaya girecek.

Türkiye bir deprem bölgesi. Doğudan batıya, Suriye üzerinden Erzincan’a, Ege bölgesinde Yunanistan’a uzanan epeyce fay hattı üzerinde yaşayan bir ülke.

Özellikle metropol sayılabilecek yerlerde yaşandığı için 1999 Gölcük ve Düzce depremleri, Türkiye’deki yapı stokunun aslında ne kadar kullanılmaması gereken yapılar olduğunu ortaya çıkardı. 1999 depremleri, Türkiye’de yeni yapılanma döneminin miladı oldu.

Türkiye son 70 yılda gerçek anlamda toplumcu olmayan, menfaatçi, iş bitirici, köşe dönmeci iktidarlar tarafından yönetildiğinden maalesef bu depremsellik, olası büyük İstanbul depremi süreci bir yağma haline getirildi.

Türkiye metropollerinde eski, riskli binaların yenilenmesi gerekiyordu, halen de gerekiyor.

1999 depreminden hemen sonra eski binaların yenilenmesi için bir imar değişikliği yapılması gerekirken, şehirlerin yapı olmayan bölgelere taşınması denendi. Mesela İstanbul’un kuzeye taşınma çalışması TOKİ ve KİPTAŞ eliyle yapılmaya çalışılmış. Devlet ve vatandaş kesesinden haksız zenginleşmeler yaşandı.

Rant çok büyüktü; yüz milyar dolarlarla izah ediliyordu.

1999 depreminden sonra kentlerin konut rantı durağana girince, 2014’te yani depremden tam 15 yıl sonra, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü adıyla, içinde bir imar artışını da içeren bir yasa çıkarıldı. Toplum kendi bütçesi ile kentsel dönüşümünü sağlamaya çalışıyordu.

Tabii uzun yıllar kaybedilmişti. Fakat uzun yıllar boyu yapılan riskli yapıların yenilenmesi çok ağır işledi. Halen de çok ağır işlemektedir.

Bir büyük İstanbul depreminin kabaca 100 bin insan kaybına ve 100 milyar dolara mal olacağı ve Türkiye’nin bağımsızlığı dahil gerçek bir beka sorunu olacağı hesaplanıyor.

10 yıldır bir kentsel dönüşüm yaşanıyor. Mülk sahiplerinin hukuki ve ekonomik sorunları var.

Yeni onaylanan kentsel dönüşüm kanunu bazı değişiklikler getirdi. Bir eski binanın yıkılıp yapılması için hak sahiplerinin yüzde 70’inin anlaşması zorunluluğu yüzde 51’e indirildi. Bu değişiklik bazı karar alma zorluğu çeken binalarda fayda getirebilir ama küçük binalarda yüzde 51 organize olup yüzde 49’un hakkına girebilir. Burada asıl olması gereken, hukuk kararlarının yıllar süren sonuçlanmasının hızlandırılacak tedbirlerinin alınmasıdır. İnşaat ruhsatının alınmasına engel olacak bazı davaların 3 yılda sonuçlandığı bir gerçektir.

Son çıkan kanunda bir “rezerv” alan sorunu var.

Çevre Bakanlığı bir binayı rezerv alan ilan edebilecek, o alanda bir proje onaylayabilecek, eski binaya resen yıkım kararı alabilecek. Yıkım mülk sahipleri tarafından yapılacak; yok mülk sahipleri yıkımı yapmazsa Çevre Bakanlığı tarafından yıkılacak. Yıkım parası mülk sahibinden tahsil edilecek. Esas önemlisi, Çevre Bakanlığı yıkılıp binadan arsaya dönen yeri arsa hissesi nispeti üzerinden parasını ödeyerek satın alabilecek. Yani kişinin dairesi falan yok gibi arsa vatandaştan satın alınacak.

Olur diyemeyiz tabii ama istismara açık bir durum bu. Olmaz da diyemeyiz.

Büyük İstanbul depreminin olacağını halk olarak 1999’dan beri biliyoruz. Yani 24 yıldır İstanbul’da büyük bir deprem olacağını sağır sultan bile duydu. Bir sorun ki 24 yıldır çözülmemiş. Bu 24 yılın 22 yılında tek parti, tek adam, tek oligarşi yönetimi var. Ve değil sorunu çözmeye çalışmak, sadece sorunun rantı ile ilgilenmiş. Sorun vatandaşın malına çökmekle çözülmez. Çünkü bugün vatandaşın malına çökenlerin de yönetim değişince birileri malına çöker. Unutulmamalı ki İstanbul’da sahip değişikliği en fazla İstanbul Boğazı’ndaki yalılarda olur.

Toplumun lehine bir şey yapın.

İstanbul’un yapılanma imarını düzenleyin, İBB imar yönetmeliğini düzenlerseniz kentsel dönüşüm çok hızlı bir şekilde tamamlanır.

Bölgelere göre binaların kat karşılığı şeklinde yapılabilirliğini sağlayacak imar artışı yapacaksınız .

Doğru nüfus artar ama insanların tabutluklarda yaşamasından iyidir.