Kendi açımızdan siyasal tercihlerimizin en git gelli dönemini yaşıyoruz galiba.

Türk milletinin mensubu olmanın şerefini taşıyoruz.

Dünyaya Türk milleti penceresinden bakar, önümüze bir siyasi karar verme veya davranış yapma mecburiyeti hasıl olduğunda önce Türk milletinin toplam menfaatini, hemen sonra Türk milletinin garibinin gurabasının menfaatlerini, hemen sonrada Türk milletini sevenlerin menfaatlerini gözetmeye çalışırız.

28 Mayıs Pazar günü Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve önümüzdeki 5 yılda Türkiye’yi Tayyip Erdoğan mı yönetecek yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’mu yönetecek, pazar günü yaklaşık saat 21’de belli olacak.

Türkiye’yi tam 21 yıldır Tayyip Erdoğan yönetiyor.

Ben Tayyip Erdoğan’a hiç oy vermedim.

Oy vermeme sebebim ekonomi, yaptığı veya yapamadığı hizmetler, yolsuzluklar, haksızlıklar olarak kısmen etkisi de olsa en belirgin oy vermeme sebebim ideolojik.

Bizler Dünyaya Türk milleti penceresinden bakarken onların Dünyaya bakışları İslam Ümmeti üzerindendir.

Ümmetçi bakış açısına göre (Tüm ümmetçi dinler için) kendi inancında olmayan her insan “kafir”dir ve kafirlerle adına Cihat adı verdikleri bir savaş yapmaktadırlar.

Demek ki ben ve benim gibi Türk milliyetçiliği fikrini özümsemiş insanlar Tayyip Erdoğan’a oy vermemeli.

Bunların dışında Ak Parti başkanı Türk milletini tahkir eden (Bozkurt ‘u ima ederek) “Ben insanlarla geziyorum hayvanlarla değil”

“Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım.”

“Bana Türklükle, Türkmenlikle gelmeyin.”

“Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıyım.”

Sözlerinin sahibidir.

Devri iktidarında Türkiye Cumhuriyeti’nin T.C olan amblemlerini tabelalarını resmi dairelerden kaldırmış.

Çocuklarımıza Türklük duygusunu aşılamak için söylenen “Andımız”ın okullarda okunmasını yasakladı.

Türk devletinin kurucusu Atatürk ve İsmet İnönü ‘ye “İki ayyaş” olarak tanımlamıştı. (Atatürk alkol alırdı ama İnönü alkolde almazmış.)

Ak Parti hamuru ABD de yoğurulmuş ve Türkiye’de iktidara getirilmiş bir partidir.

Tayyip Erdoğan da Ak Partinin kurulduğundan beri başkanıdır.

Ama ikiden biri o.

Ya diğeri.

Kemal Kılıçdaroğlu;

Kemal beyin Dünyaya bakışı ile ilgili net bir fikrim yok.

Partisi CHP’nin başına getirilişi eski Başkan Deniz Baykal’a bir kaset kumpası sonucu oldu.

Bu yazacaklarımı yüzüne de söylediğim için arkadan yazmak gibi değil.

CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi.

Kurucusu bildiğimiz, duyduğumuz, gördüğümüz Türk milletinin son önderi, hamisi, kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk.

CHP Kemal beyden önce Atatürk çizgisinde bir parti iken, Kemal beyin getirilmesinden sonra CHP’deki Atatürkçü, Ulusalcılar tasfiye edildi.

Ve yerlerine bağlantıları karışık insanlar CHP yönetimine getirildi.

Hatta o boyuttaki Kemal beyin İstanbul’a atadığı il başkanı Mustafa Kemalin askerliğini reddeden ve Atatürkçü çizgiye muhalefet eden bir kişilik.

Kemal bey bir masa kurdu.

Kurduğu masanın tüm siyasetçilerinde bir dış etki görülmektedir.

Kemal bey HDP ile ilişkilerinde tam bir pragmatizm (tıpkı Tayyip Bey gibi) örneği göstermiş ve bölücü siyasete tavizler davranmıştır. (Tıpkı Tayyip Bey gibi)

Büyük Ortadoğu Projesi devam etmektedir.

BOP uygulaması olan Irak ve Suriye’nin parçalara bölünmesi istikrarsızlaştırılması sonucu Türkiye’ye bu bölgeden ve Taliban’ın el koyduğu Afganistan’dan 13 milyon istilacı sığınmacı göç ettirildi.

Göç ettirilen insanların önemli bir kısmı gerçekten savaştan kaçan garipler.

Fakat Türkiye’deki göçmen istilacıların içinde 2 milyon silahlandırılabilecek ve işi sadece savaşmak olan insan Türkiye’ye sokuldu.

Türkiye metropollerinde bazı mahalleler artık gettolaşmış devlet kapasitesinin hiç giremediği yerler haline gelmiş durumda.

Metropollerimizin ana meydanlarında Türkçe konuşulan dil değil artık.

Türkiye 13 milyon kişinin tüketimini, barınmasını, bakılmasını karşılamak zorunda bırakıldı.

Göçmen istilacıların Türkiye’ye yıllık maliyetinin 12 milyar dolar olduğu hesaplanıyor.

Göçmen istilacıların memleketlerine gönderilmesinin Türk ekonomisine yıllık yüzde 10 oranında iyileşme getireceği uzmanlar tarafından gündeme getiriliyor.

Göçmen istilacılar sorunu Türk milletinin Anadolu coğrafyasında karşılaşacağı tarihi bir sorun olarak kabul ediliyor ve Türk devletinin önümüzdeki zamanlardaki en önemli beka sorunu olacağı net olarak görülüyor.

Türkiye göçmen istilacılar eliyle istikrarsızlaştırılacak.  Türk devlet kapasitesi metropollerindeki karışıklıklarla uğraşacak.

Bitti denen aslında Suriye’nin kuzeyinde bir nizami ordu olan PKK PYD de güneyden Türkiye’ye saldıracak.

Emperyalizmin planı bu.

Tıpkı yüz yıl önce İngiliz emperyalizminin planı olan Yunan işgal girişimi gibi.

Göçmen istilacıların memleketlerine bir plan dahilinde, uluslararası hukuk çerçevesinde gönderilmesi bir proje haline getirilmeli ve acilen uygulamaya konmalı.

Üye olarak mensubu olduğum Zafer Partisinin değerli genel başkanı Ümit Özdağ bu hayati meseleyi bir proje haline getirdi ve Türk siyaset masasının ortasına koydu.

Dış etkiden kurtuldu denen Tayyip Erdoğan göçmen istilacıların memleketlerine gönderilme fikrine karşı çıktı.

Emperyalizmin planının uygulayıcısı olacağını açıkladı.

Dış etkide olduğu iddia edilen Kemal Kılıçdaroğlu ise göçmen istilacıların en kısa zamanda memleketlerine gönderilme milli projesinin uygulamacısı olacağını söz ile söyledi.

Sadece sözde de kalmadı Ümit Özdağ ile bir protokole bağlayıp imza altına aldı.

Sayın Ümit Özdağ’ın “Biz bir fanatizm içeresinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemiyoruz. Kemal bey burada Türkiye’yi kurtaracak projeyi kabul ettiği için destekliyoruz.”

Sözüne yürekten katılıyorum.

Çünkü milletimi seviyorum.

Çünkü Türk milletinin bu coğrafyada ebediyen özgür başı dik şerefle yaşamasını istiyorum.

Göçmen istilacı sorunu çok uzun olmayan bir zamanda Türk milletinin en önemli ve halledilmesi gereken sorunudur.

Ümit Özdağ’ın imzasına güveniyorum.

Ümit Özdağ’ın referansıyla istemeyerek Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vereceğim….