NATO Rusya’yı İsveç ve Finlandiya’yı içine alarak sıkıştırmak istiyor.

Ukrayna bir sonraki adımda herhalde.

İsveç de ikide bir İslam dininin kutsal kitabı Kuran-ı kerim yerel teröristlerce yakılıyor.

Son Kur’an yakan yerel terörist Arap kökenli bir Süryani.

İsveç polisi Kur’an yakma eyleminden haberdar, Kur’an’ın yakılması eyleminin rahat yapılabilmesi için güvenlik önlemleri aldı.

Yani Kur’an’ın yakılmasını önlemek için değil, güvenli bir şekilde yakılabilmesi için önlem aldı.

İsveç’te ikide bir Kur’an yakılması tabii olarak İsveç’i İslam dünyasının hedefine koydu.

Bir diğer yan ise Rusya’nın İsveç’in NATO üyeliğine kesinlikle karşı oluşu.

İsveç’in son 100 yıllık tarihinde en önemli atraksiyonu olacak olan NATO üyeliği bu bağlamda geldi geldi Türkiye’nin onayına kaldı.

Doğalgaz ödemelerimizi erteleyen, savaşa rağmen tahıl koridorunu Türkiye lehine açan, ortak nükleer santral projelerimiz olan, gerçi kapısında epeyce beklettiği de var olmasına rağmen son dost Putin, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine vereceği onay için nasıl bir tavır alacak.

Avrupa’da İslamofobi’nin merkezi olan ve İslam dünyasının son yıllardaki en tepki gösterdiği İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye’nin onay vermesi sürekli Swapp anlaşmalarıyla döviz girdisi sağladığımız İslam ülkelerinin davranışı nasıl olacak.

Sultan Abdülhamit’in kendi zamanındaki Dünyanın süper devletleri olan İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya’yı birbirine politik olarak kırdırdığı ve Osmanlı imparatorluğunun ömrünü uzattığı gibi absürt bir söylem yıllardır anlatılır ve son 20 yılda da Tayyip Erdoğan’ın bu politikayı çok etkin bir şekilde uygulayıp gelişmiş devletleri birbirine düşürerek yüksek bir politika uyguladığı anlatılıyor.

O çok övülen Abdülhamit 1876 da padişah olmuş 1881 de Osmanlının vergi gelirlerini Emperyalist ülkelere teslim etmiş. O ülkelerin Osmanlı sınırları içinde vergi toplama daireleri kurma izni verdi ve Osmanlı kolluk kuvvetlerini dış ülkelerin kurduğu vergi dairelerinin tahsilatçısı yapmıştı.

O çok övülen Abdülhamit iktidarı boyunca tüm Osmanlı donanmasını Haliç tersanesinden çıkarmayarak devletin tüm deniz kuvvetlerini çürümeye terk etmiş.

Osmanlı ordusu pasivize edildi ve akabinde Balkan hezimeti geldi.

Bulgar kuvvetleri Çatalca’ya kadar ilerledi.

Dinci kesim yıllardır Türk devletinin Rusya SSCB iken Azeri Türkü birkaç subayı Boraltan köprüsünde Ruslara teslim edişini ve Rusların Azeri Türk subayları idam edişini anlatır durur.

(Çok acı verici bir olaydır, Rusların kalleşçe Türk Azeri subayları idam etmesini hesaplayamayan zamanın TC savunma bakanı bir Türk milliyetçisi hükümetinde gıyabında vatan hainliğinden yargılanmalı ve ölmüş olmasına rağmen ibretlik bir ceza verilmelidir.)

İsveç’in NATO’ya girişine onay vermek aşağı yukarı dinci bir İktidarın Boraltan köprüsü olayı gibidir.

Ve yıllarca önlerine gelecek bir adisyondur.

İsveç NATO’ya kabul edildikten sonra Türk milletinin düşmanı teröristlere hamilik yaparsa ki mutlaka yapacak.

Terör merkezi olursa ki olacak.

İslamofobi eylemlerin koruyucusu ve uygulamacısı olursa ki olacak.

Türkiye’deki güya İslamcı, güya anti terörist iktidar bu durumu nasıl açıklayacak.

Tavırsız, İlkesiz, Kişiliksiz, haktan yana değil konjonktürden yana milli politika olmaz.

Savunmasını sert yapan, haklarını son zerresine kadar koruyan, doğrunun ve haklının yanında, anti emperyalist, mazlum milletlerin umudu bir Dünya politikası oluşturulmalı ve geleceğe mümkün olan en az sorun bırakacak dış politika senaryoları üretilmelidir.

Üretilemiyorsa Türkiye’de AK Parti’nin dışında bu işin uzmanları var vatan evlatlarından yardım istenmelidir…