Hükümetin birinci önceliği, ekonomik krizden çıkmak. Rakamlara bakıldığında eylül-ekim gibi ekonomide iyileşmenin başlayacağı gözüküyor. Mehmet Şimşek ve ekibi, uluslararası piyasalardan para bulmak için vakitlerinin büyük kısmını yurtdışında geçiriyorlar. Takip edilen yüksek faiz politikası sayesinde ekonomiye sıcak para girişi sağlanmış durumda. Sıcak para, tabiatı gereği kısa vadeli.  Yabancı yatırımcılar gayrimenkul alımı da yapıyorlar. Lakin gayrimenkul satışlarının ekonominin hareketlenmesine etkisi son derece sınırlıdır.  Yani sıcak para girişi ve emlak satışı ile ödemeler dengesini sağlayabiliriz, günü kurtarabiliriz. Fakat ülkeyi kalkındıramayız, yüksek büyüme oranları yakalayamayız. 

Ekonomik kriz ve kamu bütçesinin yetersiz olması nedeniyle yatırımlar minimum düzeye düşmüş durumda. Hukuk sistemimizde radikal değişiklikler yapmadan, yatırımları teşvik sistemimizi revize etmeden, yüksek tutarda yabancı yatırım almamız mümkün değil. Söz konusu düzenlemeleri süratle yapsak dahi yabancı yatırımcı hızlı hareket etmez. Özel sektör, faizler yüksek olduğundan, parasını yatırıma yönlendirmiyor, bankaya yatırıyor. Yani kısa vadede yatırımları hızlandırabilmek için kullanabileceğimiz tek enstrüman var: Muhalefetin ve medyanın kıyasıya eleştirdiği, iktidarın dejenere ettiği YAP-İŞLET-DEVRET modeli. Yatırımları hızlandıramazsak, ekonomik program dar ve orta gelirli geniş toplum kesimlerini ezer. Yatırımları hızlandırırsak istihdam artar, piyasaya para akar yani krizden hem hızlı çıkarız hem de toplum daha az sıkıntı çeker.

Çok sayıda projeyi gerçekleştirmemizi sağlayan YİD modeli, dolar bazında ve ödeme garantili olduğu için eleştiriliyor. Bu yatırım tipi, gelişmiş ve gelişmekte olan memleketlerin hepsinde yaygın olarak uygulanan başarılı bir yöntemdir. 2024 yılı itibariyle 20.000 bini aşkın yüksek tutarlı proje bu yöntemle hayat geçirildi. Bu modelden vazgeçmek, ülkeye muazzam zarar verir. Tüm dünyada YİD ihaleleri ya USD ya da EVRO bazlı oluyor. Uzun vadeli yatırım yapan yabancı yatırımcı, yatırım yaptığı ülkenin kur riskini almaz. Zaten kur riskini almasını beklemek doğru değildir. Netice kurun ne olacağına yatırımcı değil ülkeyi idare edenler karar veriyor. Bazı projeleri yerli firmalar alıyor denilebilir.  Yerli firmalar, projeleri öz sermayeleriyle yapmıyorlar. Projeleri uluslararası piyasalara götürerek uzun vadeli ve düşük faizli kredi alıyorlar. Proje, TL bazlı olursa, hiçbir yabancı banka kredi vermez. 

YİD modeline getirilen bir başka eleştiri, garanti verilmesi. Osman Gazi Köprüsü, Kütahya Zafer ve İstanbul Havalimanları gibi projeler örnek gösterilerek YİD modeli eleştiriliyor. Bir projenin karlı olmasıyla finansman modelinin doğrudan ilgisi yoktur. Zafer Havalimanı yanlış bir proje, dolayısıyla kamu bütçesinden yapılmış olsa da zarar edecekti. Şu an yolcu garantisi nedeniyle, taksitler halinde kamu bütçesinden çıkan zarar, yatırım olarak daha önce tek seferde çıkmış olacaktı. Yanlış projeler, YİD modeliyle ya da öz finansmanla karlı hale gelemez.

İstanbul Havalimanı projesini, yüklenici firmalar, TV de yayınlanan, çok sayıda firma iştirak ettiği açık arttırma sonucunda, kamu yönünden oldukça iyi koşullarla aldılar. İstanbul Havalimanı içinde garanti ödemesi yapıldı. Çünkü pandemi en fazla hava ulaşım sektörünü vurdu. Havalimanı, öz sermeye ile yapılmış olsaydı, pandemi döneminde yine zarar edecekti. Kaldı ki şu an Avrupa’nın en hareketli havalimanı olan İstanbul kısa sürede toparlandı. Devlet bu yatırımdan, anlaşma gereği hem vergi hem de kar payı alıyor.

Ayrıca alt yapı projeleri, ilk iki-üç yıl kar etmez. Dolayısıyla ilk yıllarda garanti ödemesi yapılması normaldir. Elli yıl işletilecek bir köprü açılır açılmaz kara geçmez. Araç sayısı her yıl kademeli olarak artar. İşletmeci firma, ilk yıllarda garanti ödemesi desteği alır. Sonra kar ederek, vergi ve kâr payı ödemeye başlar. 

Model değerlendirilirken bazı siyasetçiler, ‘’Devlet yatırımları bütçesinden yapsın, neden bu modelle yapıyor?’’ sorusunu gündeme getiriyorlar. ‘’Bu yollar, köprüler bütçeden yapılsa ücretsiz olur.’’ diyorlar. Devlet zaten çok sayıda yatırımı bütçesinden yapıyor ve bütçe açık veriyor. Bütçenin el vermediği yatırımlar bu modelle yapılıyor. Yani bu model olmasaydı, bu modelle yaptığımız limanların, yolların, köprülerin, havalimanlarının ve tesislerin hiçbirine sahip olmayacaktık. Bu model sayesinde tahsil edilen vergi ve kar payları, garanti ödemelerinden fazla ve fark her yıl artmakta. 

Sermaye ve finans sıkıntısı çeken ve hızlı büyümek isteyen ülkeler için son derece avantajlı olan bu yöntemle hayata geçirilen proje sayısı, dünyada hızla artarken ülkemizde her yıl azalmakta.  Bunun nedeni, yukarıda yanıtladığımız haksız eleştirilerin yanında modele getirilen haklı eleştiriler. Sürekli değişen ihale kanunları, tüzükler, yönetmelikler ve adrese teslim şartnameler, modeli şaibeli hale getiriyor. İktidar, yanlış uygulamaları nedeniyle çok eleştirilen yöntemi uygulamaktan çekiniyor. Şirketler ihalelere katılmakta, bankalar finans sağlamakta isteksiz davranıyor. Hele muhalefetin zaman zaman seslendirdiği ‘’kamulaştıracağız’’ söylemi, isteksizliği daha da arttırıyor. 

Türkiye önümüzdeki beş yılda BİR TRİLYON dolarlık YİD projesi hedeflemeli. Bu projelerin açık, şeffaf, rekabetçi olmaları ve algılanmaları için, muhalefetinde katılımıyla ihale kanunu ve diğer düzenlemeler basitleştirilerek standardize edilmeli. YİD ihalelerine, son genel seçimlerde en çok oyu alan dört partinin temsilci vereceği ‘’Gözlemci Heyetleri’’ nezaret etmeli. Bunlar yapıldığında YİD modeli ekonomik krizden hızla çıkmamızı ve işsizlik sorununun çözülmesini sağlayacak. 

Bu noktada iki hatırlatma yapmadan geçemeyeceğim. Sığınmacı sorunuyla ilgili önceden kaleme aldığımız makalelerde önerdiğimiz tedbirler alınmazsa, işsizlik sorunu çözülemez, kaçak göçmenler ülkemize akın eder. Yerel seçim kampanyası esnasında iktidarla CHP’li belediye başkanları arasında polemik konusu olan ‘’altyapı projelerinin kredi anlaşmalarının cumhurbaşkanı tarafından onaylanması işlemi’’ tarafların uzlaşmasıyla kısa sürede bitirilmeli. Bu projeler YİD modeliyle yapılmıyor fakat krediler uzun vadeli ve düşük faizli. Türkiye için karlı zira ülkeye para girecek. İktidar için avantajlı çünkü ekonomik krizden çıkışımızı hızlandıracak. Belediyeler içinde avantajlı zira seçmenleri etkileyecek devasa projeleri hayata geçirecekler. Başarılı olacaklar.   

NOT: ‘’Perşembe günü YİD modeli hangi sektöre nasıl uygulanabilir?’’ sorusunu ele alacağız.