Alparslan Güler

Alparslan Güler

Türk devletleri teşkilatında reform yapılmalı

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan ŞİÖ’ ye üyeler. Azerbaycan ve Türkiye diyalog partneri. Türk devletlerinin bu örgüte girmelerinin en önemli gayesi; Batının devrimlerinden, karışıklıklar çıkarmasından korunmak olduğu kadar Çin’in ve Rusya’nın tasallutlarından ve baskılarından muaf olmaktı. ‘’Devletler müttefiklerine silah çekmez, saldırmaz’’ diye düşünülüyordu.

‘’Örgüt kurulduktan sonra Batının Türk ülkelerindeki siyasi ağırlığı bitti’’ tespiti kesinlikle doğru. Türkistan’da egemen olmayı hedefleyen Rusya ve Çin’i birbirleriyle dengelemek bir başka gayeydi. Topyekun mücadele ve tesis edilen işbirliği sayesinde, Türkistan’da yapılanan, yayılan ve etkinliklerini arttıran radikal dinci terör örgütlerinin bitme noktasında geldiği de inkar edilemez.

Bunlarla beraber 2025 yılında yaşanan savaşlar doğal olarak örgütün sorgulanmasını gerektiriyor. Zira bahse konu iki savaştan ilkinde iki ŞİÖ üyesi savaştı. Hindistan, Pakistan’a saldırdı. İkincisinde ŞİÖ üyesi İran saldırıya uğradı. Yani bir ŞİÖ üyesi bir başka üyeye saldırabiliyor. Ya da bir devlet, ŞİÖ üyesi bir devlete hiçbir meşru gerekçe göstermeden saldırabiliyor. Özetle, ŞİÖ’ nün hiçbir caydırıcılığı yok. ŞİÖ, savaşlar sürerken ve ilk savaşın sonlandırılmasında varlık gösteremedi. Hindistan-Pakistan savaşının bitmesinde Amerika etkili oldu.

Vaziyet buyken Türk devletleri ŞİÖ’ ye nasıl güvenebilirler? İran örgütün en önemli üyelerinin başında geliyordu. İsrail’in ortada hiçbir meşru gerekçe yokken yaptığı saldırılara sadece sözlü tepki verildi. Yardımlar bile gizli yapılıyor. Bu iki savaş ŞİÖ’ nün ağırlığını bitirdi. Daha doğrusu örgütün hiçbir caydırıcılığının olmadığı ayan beyan ortaya çıktı. Hindistan-Pakistan ve İsrail-İran savaşları Türk Devletleri Teşkilatının yapısının savunma ve güvenlik konularını da içerecek şekilde değiştirilmesini gerektiriyor. Bu değişikliği çok dikkatli davranarak, Çin’in ve Rusya’nın tepkisini çekmeden yapmalıyız. Konjonktürü değerlendirmeliyiz. Zira Rusya ve Çin, çok ağır sorunlarla boğuşurken, Türkiye’yi karşılarına almak istemeyeceklerdir.

Türk ordusu Kazakistan ve Azerbaycan’a otuz yıldır, Özbekistan’a on yıldır destek veriyor. Kırgız ve Tacik ordularıyla da ilişkilerimiz var ama bu seviyede değil. Türkmen ordusu ise kapalı kutu. Binlerce subayın Türkiye’deki harp okullarında eğitim alması, Türk subaylarının Türk ordularının askerlerini eğitmeleri, orduların mümkün mertebe aynı silahlarla donatılması ve ortak tatbikatlar yapılması Türk devletlerinin ordularını Kızıl Ordunun türevleri olmaktan çıkardı. Hepsine Türk ordusu vasfı kazandırdı. Yani Sovyetlerin yıkılmasından bugüne kadar olan süreç çok iyi değerlendirildi. Bu çalışmalar aynı tempoda sürdürülürken Türkmenistan’ı da sürece dahil etmeliyiz. Bir devletin tarafsızlık ve bağlantısızlık ilan etmesi ordusunu güçlendirmesine engel değil ki. Tacikistan’ın TDT’ ye üye yapılması bir diğer öncelikli hedef olmalı.

Gelelim Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde yapılacak düzenlemelere. Öncelikle teşkilat bünyesinde 2000 kişilik ‘’Acil Müdahale Birliği’’ kurulmalı. Türk devletlerinin herhangi birinde iç karışıklık, isyan ve silahlı eylemler vuku bulduğunda ilgili devletin davetiyle bu birlik olaylara müdahale etmeli. ‘’2000 asker ne yapabilir?’’ demeyin. Böyle bir birimin olması bile söz konusu faaliyetleri engeller. Bu karışıkları çıkaranlar sonuç alamayacaklarını bildiklerinden bu yola tevessül etmezler.

‘’Hangi Türk devletinin iki bin askeri yok?’’ sorusu akla gelebilir. Böyle durumlarda yeni kurulmuş bu devletlerde asker ve poliste bölünüyor. Komutanlar müdahale etmekte isteksiz davranabiliyor. Unutulmamalı ki Elçibey’i sayısı bini bulmayan askere öncülük eden Suret Hüseyinov devirdi. Ruşen Cevadov emrindeki OMON birlikleriyle darbeye teşebbüs etti. Azerbaycan bugün bu sorunları aşmış güçlü ve büyük bir devlet. Ama diğer Türk devletleri aynı durumda değil.

Tacikistan’da yedi yıl süren yüz binden fazla kayıp verilen iç savaş Özbek ordusunun müdahalesi sayesinde bitti. Kırgızistan’ın üç devlet başkanı gösterilerle başlayan darbelerle devrildi. Biri istifa etmek zorunda kaldı. Özbekistan’da ülke sathına yayılan binlerce kişinin öldüğü silahlı gösteriler yaşandı. Daha üç yıl önce Kazakistan’da yaşananları hatırlamıyor musunuz?

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan, Rusya’nın öncülük ettiği Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütüne (KGAÖ) üyeler. Bu örgüt Kazakistan’da yaşanan olaylar dışındakilere müdahale etmedi. Çünkü yaşananlar Rusya’nın işine geliyordu. KGAÖ, teşkilata üye olan Ermenistan’ın ısrarlı davetlerine rağmen İkinci Karabağ Savaşına da müdahale etmedi. Kısaca Türk devletleri ŞİÖ gibi KGAÖ’ ye de güvenemezler. TDT bünyesinde birlik kurulması, Türk ülkelerinde seçim dışındaki yollarla iktidar devrini önleyeceğinden, emniyeti ve istikrarı sağlar dolayısıyla kalkınmayı tetikler.

Bu hamle sindirildikten sonra örgüt bünyesinde Güvenlik ve Savunma Konseyi kurulmalı. Zaten yapılmakta olan bilgi paylaşımları kurumsal çerçeve de sürdürülmeli. Ortak güvenlik politikaları oluşturulmalı. Polis ve Jandarma’da da ordudaki işbirliği düzeyine erişilmeli. On yıl öncesine kadar Türk devletlerinin Hazar’da bırakın donanmayı gemileri yoktu. Hücum botları vardı. Hazar fiilen bir Rus gölüydü. Türk tersanelerinde üretilen gemilerle üç Türk devleti de iddialı donanmalar kurdular. Yapılan anlaşmalar çerçevesinde beş yıl sonra daha güçlü donanmalara sahip olacaklar.

Bu sürecin nihai hedefi TDT üyesi devletlerin ‘’Ortak Savunma Anlaşması’’ yaparak üye ülkelerden birine yapılan saldırıyı hepsine yapılmış saymalarıdır. Bu noktaya gelinebilirse bugünkünden çok daha yüksek seviyede caydırıcılık düzeyine ulaşmış olacağız. Azerbaycan ve Özbekistan bu anlaşmayı geçen sene imzalayarak Türk dünyasına anlamlı bir mesaj verdiler.

NATO üyesi olmamız, Ortak Savunma Anlaşması imzalamamıza engel değil. Zira NATO, Avrupa ve Kuzey Atlantik bölgelerini içeriyor. Orta Asya ve Kafkasya Avrupa’da değil. Kaldı ki Amerika’nın Latin Amerika’da İngiltere’nin Anglosakson devletleriyle benzer iş birlikleri var. Kaldı ki ABD ve AB çok zayıf oldukları Orta Asya ve Kafkasya’da Türkiye’nin öncülüğünde böyle bir yapı kurulmasını desteklerler. Bütçe bile tahsis ederler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alparslan Güler Arşivi

Süleyman Demirel kimdir?

18 Haziran 2025 Çarşamba 09:26

Mansur Yavaş’ın önü açılıyor

03 Haziran 2025 Salı 10:58

27 Mayıs darbesinin mimarı

30 Mayıs 2025 Cuma 09:22

Türkistan’ın Ruhu: Fergana Vadisi

27 Mayıs 2025 Salı 09:51

Maturidilik her derde deva mı?

23 Mayıs 2025 Cuma 12:30