Alparslan Güler

Alparslan Güler

Süleyman Demirel kimdir?

17 Haziran Süleyman Demirel’in vefatının yıl dönümü. Türk milletinin Demirel’e hak ettiği değeri vermediğini düşünüyorum. Tayyip Bey yaptığı konuşmalarda Ak Partiyi tariflerken bazen Menderes, Erbakan, Özal diyor bazen Menderes, Demirel, Erbakan, Özal diyor. Demirel’i listeye katmadığında ona haksızlık yapıldığını düşündüğümden üzülüyorum. Demirel dediğinde ‘’bir hak sahibine teslim edildi’’ hissiyatıyla seviniyorum.

Tayyip bey bahse konu konuşmaları hangi şapkasıyla yaparsa yapsın Demirel’i anmalı, pas geçmemeli. Eğer cumhurbaşkanı olarak konuşuyorsa bu ülkeye Demirel’den çok eser kazandıran, hizmet eden kim var? Eğer Ak Partinin lideri olarak konuşuyorsa merkez sağ siyaset anlayışının banisi Demirel’dir. Bayar ve Menderesten aldığı bayrağı otuz yıl taşıdı. Tayyip Bey darbelere, müdahalelere karşı olmasıyla ve mücadeleci kişiliğiyle en çok Demirel’e benzer.

Bazı okurlarım ‘’Demirel diğer liderler kadar dindar değil. Tayyip Bey o nedenle ona mesafeli’’ diyeceklerdir. Demirel makam arabasıyla hiç ara vermeden Cuma namazlarına giden ilk başbakandır. Başbakanlıkta, DPT’de mescitler onun zamanında açıldı. 1965 yılında başbakan adayı olarak girdiği ilk seçimlerde Adalet Partisinin sloganı ‘’Zincirler kırılacak, Ayasofya açılacaktır.’’

Pek bilinmez ama Ayasofya’yı daha doğrusu Ayasofya’daki Hünkar Mahfilini ibadete açan, Yavuzdan beri gelenekselleşen aralıksız kuran okuma adetini yeniden başlatan Demirel’dir. 12 Marttan sonra Ayasofya ibadete kapatılır, kuran okunması durdurulur. Demirel 1979’da tek başına hükümet kurduğunda Mahfili yeniden ibadete açar, kuran okunmaya başlanır. 1980 darbecileri de 12 Martçıların izinden giderler.

Demirel’e getirilen bir eleştiri de ‘’darbeci askerlere direnmediği, şapkasını alıp gittiğidir.’’ 12 Mart Muhtırası emir komuta zinciri içinde verildi. Radyo vasıtasıyla ‘’hükümet istifa etmezse ihtilal yapılacağı’’ duyuruldu. Kuvvet komutanları, cumhurbaşkanı, MİT müsteşarı ve GK Başkanı başbakanın telefonlarına çıkmıyor. Demirel’in Türk askeriyle vuruşacak hali yok. Önünde iki yol var. Ya istifa ederek Adalet Partisinin çoğunlukta olduğu meclisin açık kalmasını sağlayacak ya da istifa etmeyerek ihtilalin önünü açacaktı.

Demirel doğru olanı yaptı. İki yıl sonra seçim olduğundan askeri idarenin ömrünü sınırlamış oldu. Meclis açık kaldığından muhtıracıların hareket alanı da sınırlandı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bütün baskılara direnerek Faruk Gürler’e oy verdirmedi. Böylece cunta lideri cumhurbaşkanı değil emekli oldu. Eğer istifa etmeseydi ihtilal olacaktı. Askeri idare çok daha uzun sürecekti. Belki ikinci Yassıada yaşanacaktı.

12 Eylül ihtilali de emir komuta zincirinde yapıldı. Ne yapabilirdi Demirel? Yıllarca meşruiyetten ayrılmadan mücadele etti darbecilerle. Sürgüne gönderildi, alıkonuldu, hakkında yüzlerce dava açıldı. Geri adım atmadı, teslim olmadı. 15 Temmuz; 12 Mart’a ve 12 Eylül’e emsal olmaz. Zira 15 Temmuz emir komuta zinciri içinde yapılmadı. Kuvvet komutanları, bazı ordular, polis ve istihbarat siyasi iktidarın yanındaydı. İlaveten 15 Temmuz’da teknolojik gelişmeler sayesinde aynı anda milyonlara ulaşmak ve onları mobilize etmek mümkündü. Oysa 12 Mart’ta sadece radyo ve 12 Eylül’de TRT1 ve radyo vardı. Bunlarda ordunun emrindeydi.

Yıllarca Amerikan’ın adamı olmakla suçlanan Demirel paradoksal olarak hiçbir zaman Amerika’nın çizgisinde olmadı. 27 Mayıs darbesi olmasaydı Menderes, temmuz ayında, Moskova’ya ağır sanayi tesislerinin ve dev barajların, Sovyet kredisiyle ve teknolojisiyle yapılmasıyla ilgili anlaşmayı imzalamaya gidecekti. Demirel başbakan yardımcısı olduğunda bu anlaşmanın gündeme alınması talimatını verdi. Başbakan olduğunda Amerika’nın muhalefetine ve Menderes’in akıbetine rağmen anlaşmayı imzaladı ve tesislerin tamamı yapıldı.

Demirel tam altı yıl, Batının afyon ekiminin yasaklanması için yaptığı baskılara direndi. 12 Marttan sonra CHP’li Erim’in başbakanlığında kurulan hükümetin ilk icraatı afyon ekimini yasaklamak oldu. Demirel’in tam bağımsızlık konusunda soldan fersah fersah ileride olduğunu iki pek bilinmeyen örnekle izah edeyim. Kennedy ve Kuruşçev Küba’ya Sovyet füzeleri konuşlandırılmaması karşılığında Türkiye’deki (güvenliğimiz için hayati derecede önemli olan) Jüpiter füzelerinin sökülmesi konusunda anlaştılar. Anlaşmayı yaparken ve füzeleri sökerken İnönü’ye danışmadılar. Bilgi bile vermediler. İnönü seyretti. Ne tepki verdi ne itiraz etti.

Demirel başbakan olunca ABD’nin bütün itirazlarına rağmen ABD ile askeri üsler, silahlar ve askeri personellerle ilgili anlaşma sürecini başlattı. Beş yıl süren müzakerelerden sonra ABD’nin bırakın füzeyi mühimmat götürmesini izne bağlayan, askeri üslerin tamamının komutanın Türk olmasını garanti altına alan anlaşma imzalandı. Artık Türkiye’ye konuşlandırılan her füze Türkiye’nin olacaktı. Bu anlaşma uyarınca otuz bin Amerikalı Türkiye’yi terk etti.

1974’de Kıbrıs çıkarması yapıldı. Başta ABD, Batılı devletlerin tamamı Türkiye’ye ambargo koydular. Ecevit-Erbakan hükümeti Kıbrıs konusunda geri adım atmadı ama ambargoya mukabele etmedi. Ecevit ülkeyi seçime götürüp, çıkarmanın yarattığı havayla tek başına iktidara gelmek için istifa edince, Demirel MHP ve MSP ile anlaşarak hükümet kurdu. Milliyetçi cephenin ilk işi, Amerikan üslerini kapatarak ve yabancı askerleri bir gecede sınır dışı ederek ambargoya tepki vermek oldu. Üsleri Cuntacılar 12 Eylül’den hemen sonra açtılar.

Demirel bir siyasetçiydi. Devlet adamıydı. İnsandı. Elbette hataları vardı. 28 Şubat sürecinde, hükümeti kurma görevini Çiller yerine Yılmaz’a verdiğinde ve Isparta meydanında Yılmaz’ın elini kaldırdığında babam, rahmetli büyük babamın çocuk gibi ağladığını anlatır. Süreç bittikten sonra, cuntacıların içinde ihtilal yapmaya kararlı radikal bir kanat olduğunu, Demirel’in ılımlılarla anlaşarak bu kanadı zayıflattığını öğrendik. Bu siyaset güdülmeseydi çok daha uzun sürecek, dinin bütün tezahürlerinin yasaklandığı bir ihtilal dönemi yaşayabilirdik.

Demirel’i vefatının yıl döneminde Fatihalarla yad edelim. Bu yazımı Demokrat Partinin Zeytinburnu Ocağında üye olarak başladığı dava adamlığını DP-AP-DYP ilçe başkanı olarak sürdüren, ‘’Menderes’i tünel açarak Yassıada’dan kaçırma’’ davasında müebbet hapse mahkum edilen rahmetli büyükbabam Mustafa Güler’e, namı değer Kasap Mustafa’ya dualarla ithaf ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alparslan Güler Arşivi

Mansur Yavaş’ın önü açılıyor

03 Haziran 2025 Salı 10:58

27 Mayıs darbesinin mimarı

30 Mayıs 2025 Cuma 09:22

Türkistan’ın Ruhu: Fergana Vadisi

27 Mayıs 2025 Salı 09:51

Maturidilik her derde deva mı?

23 Mayıs 2025 Cuma 12:30

Bir Pakistan Hikayesi: Taliban

20 Mayıs 2025 Salı 09:48

İsmet İnönü’nün planı

16 Mayıs 2025 Cuma 10:31