
Alparslan Güler
Cumhur İttifakının Planı İşliyor mu?
Terörsüz Türkiye süreci planlandığı gibi gidiyor. Haziran’dan itibaren silahlar bırakılmaya başlanacak. Her hafta SDG’nin Suriye’ye entegre olmasıyla ilgili gelişmelere şahit olacağız. PKK ve PYD yok olacak, Dem ve SDG ön plana çıkacak. Türkiye’nin kangren haline gelen bu sorununu çözmesi iyileşme trendinde olan AB ve ABD ile ilişkilerimize ivme kazandıracak. Bunun doğal sonucu ekonomimizin toparlanması.
İmamoğlu’na düzenlenen operasyonlar ve Terörsüz Türkiye girişimi CHP’yi dar bir alana sıkıştırırken muhalefeti zıt uçlara savurdu. Muhalif partilerin artık birlikte hareket etmesi neredeyse imkansız. Aksine Dem Partinin aşırı solculardan ayrışarak cumhur ittifakına yakınlaşması daha makul bir opsiyon. Bunun sonucunda, zaten zayıf olan aşırı sol daha da marjinal hale gelecek.
CHP bugünkü çizgisini sürdürürse yani İmamoğlu ile yatıp İmamoğlu ile kalkarsa alternatif olma özelliğini kaybeder. İtirafçıların sayısı arttıkça ve ortaya yeni deliller çıktıkça muhalefet partileri CHP’den daha da uzaklaşacaklar. 19 Marttan sonra Saraçhaneye, tutuklamalardan hemen sonra Silivri’ye gidenler bu seyahatlerinin arkasını getirdiler mi? İmamoğlu’nun göz altına alınmasından sonra düzenlenen operasyonlara yüksek sesle tepki gösterildi mi?
İmamoğlu’na düzenlenen operasyondan sonra ki otuz günde MB rezervlerinin 51 milyar dolar azalması ciddi bir yol kazasıydı. Bu tutar kamuoyuna sanki bu tutarda para kaybedilmiş, zarar edilmiş gibi yansıtıldı. Oysa olan bu değil. Yatırımcılar operasyondan korktular, çekindiler, TL’den dolara döndüler. MB’de yeterli dolar olduğundan tüm talepler karşılandı. Dolayısıyla korkulan olmadı yani dolar fırlamadı.
Yatırımcıların ekseriyeti, doların yükselmeyeceği kanaati oluşunca ikinci otuz günde yeniden dolara döndü zira MB rezervleri 33 milyar dolar yükseldi. Tabii bu dönüşte doların yükselmemesi kadar MB’nin faiz oranlarını yükseltmesi de etkili oldu. Ülkemizin bu operasyondan ettiği zarar, 51 milyar dolar değil, fazla ödediğimiz faizdir. Yatırımcı doların yükselmeyeceğine kani olduğundan ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci dalgalarda rezervler artmaya devam etti.
Rüşvet operasyonları tüm hızıyla devam edecek. Tutuklananların sayısı binli rakamları aşacaktır. Haziran sonunda ya da temmuz ayında mahkeme 2023 yılındaki CHP kurultayını iptal edecek. Kemal Bey yeniden genel başkan olacak. Bu gelişmeler ister istemez CHP’nin içine kapanmasına, enerjisini duruşmalarda ve parti içi iktidar mücadelelerinde tüketmesine yol açacak.
Dış konjonktür tamamen Türkiye’nin lehine. ABD-AB ve İngiltere’nin birbirleriyle ilişkileri eskisi kadar iyi değil. Suriye’deki devrimden ve Libya, Somali, Sudan gibi ülkelerde gösterilen performanstan sonra Türkiye’nin imajı çok yükseldi. İngiltere, Orta Doğu’yu Türkiye ile birlikte şekillendirmek istiyor. 15 Temmuz’da bizi desteklemeleri, Katar’la kurulan ittifak, diğer Körfez ülkeleriyle ve Mısırla ilişkilerin düzeltilmesi ve Suriye devrimi bu projenin evreleri. Hindistan Koridoru Amerika-İsrail, Kalkınma Yolu İngiltere-Türkiye projeleri.
ABD’nin planı ise, Orta Doğu’yu, kendi gözetiminde olmak şartıyla Türkiye-Suudi ittifakının yönetmesi. Mısır, BAE ve Katar bu ittifakın diğer mensupları. ABD Kafkaslarda Türkiye ve Azerbaycan’la, Balkanlarda ve Afrika’da Türkiye ile hareket edecek. Gelelim AB’ye. AB için Türkiye her zamankinden daha önemli. ABD, AB’ye ‘’Askeri olarak bana güvenmeyin, başınızın çaresine bakın’’ diyor. AB’nin yeni savunma mimarisini kurarken ve enerji temininde Türkiye’ye ihtiyacı var. Savunma sanayinde Türk şirketleriyle iş birliği yapmayı planlıyorlar.
Rusya için taşıdığımız önem üç batılı güçten de fazla. Zira Rusya dünyaya neredeyse sadece Türkiye üzerinden açılıyor. Savaş bittikten sonra da Türkiye’nin önemi artarak devam edecek. Zira artık AB, Rusya’dan eski hacimlerde gaz alamaz. Rus gazının uluslararası piyasalara en ucuz ve en kolay ulaşacağı yol Türkiye’den geçiyor. Putin’in ‘’Türkiye’yi enerji borsası yapalım’’ önerisini ambargo nedeniyle gerçekleştiremedik. Savaş bittikten sonra muhakkak gerçekleştirmeliyiz.
ABD’nin uygulamayı planladığı gümrük politikası da ülkemizin önünü açıyor. Çünkü Avrupa’ya bitişiğiz. AB ülkelerine gümrüksüz mal satabiliyoruz. ABD’nin en az gümrük vergisi uygulayacağı ülkelerin başında geliyoruz. Cazip teşvik paketleri uygularsak hem ülkemiz hem de yatırımcılar için karlı Yap-İşlet-Devret projeleri geliştirebilirsek yüksek tutarda yabancı yatırım alabiliriz.
Orta Asya devletlerinin AB ile stratejik ortaklık anlaşması imzalamaları Türkiye’de yeterince anlaşılamadı. Bu anlaşma uygulanırsa Türk dünyasını hem kalkındıracak hem de bütünleştirecek. Orta Asya’dan AB’ye gidecek demiryolu, karayolu ve enerji nakil hatları Türkiye ve Azerbaycan’dan geçiyor.
Suriye’deki gelişmeler, Arap devletlerinin yeni siyasetleri, Kuzey Irak’tan petrol sevkinin başlayacak olması ve Bölgesel Yönetimle ABD’nin imzaladığı 110 milyar dolarlık anlaşma, İsrail’in yalnızlaşması, İran’ın zayıflaması ve Çin’in dış yatırımlara yönelmesi hep Türkiye’nin lehine. İran’ın nükleer silah sorunu savaş olmadan çözülürse, Gazze’de ve Rusya ile Ukrayna arasında ateşkes sağlanırsa dış riskler minimum seviyeye düşer.
Özetle dış konjonktür tamamen ve hiç olmadığı kadar lehimize. Dış konjonktürün bu kadar lehimize olması iktidarın elini güçlendiriyor. İmamoğlu’nun tutuklanmasına uluslararası kamuoyunun tepkisiz kalması bu durumun en güzel örneği.
Türkiye bu konjonktürü iyi değerlendirmeli. Ekonomik krizden çıkmak ve terörsüz Türkiye sürecini sonuçlandırmak önceliğimiz olmalı. Vatandaşın pahalılığa, yoksulluğa ve işsizliğe dayanacak gücü kalmadı. İşsizlik oranı düşüyor demeyin geniş işsizlik oranı hem çok yüksek hem de hızlı yükseliyor. İktidar, vatandaşın özellikle kriz dönemlerinde ekonomi endeksli oy verdiğini ve ‘’tencerenin götüremeyeceği iktidar olmadığını’’ unutmamalı. Finans ağırlıklı ekonomi politikalarıyla büyüme hızı arttırılamaz, işsizlik azaltılamaz. Her şey yolunda gitse bile, ekonomi düzelmedikçe, vatandaş açısından işler yolunda gitmiyordur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.