14 Mayıs seçimleri yaklaştıkça Türkiye siyasetinde kimin neyin peşinde olduğu, kimin görüntüde ne istediği, perde arkasında aslında ne istediği yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Oyun içinde oyunlar.

Cumhur İttifakı’nın HÜDA-PAR ile mutabık kalmasının arkasında HDP’nin muhtemelen kapatılacağı, Kürt reylerine de adres olarak HDP’nin yerine HÜDA-PAR’ın göstermek istendiği ve Kürt reylerinin büyük bir kısmının Cumhur İttifakı’nda tahkim edilmesi amacı görülüyor.

Kurnazca bir plan.

60 milletvekillik potansiyeli olan HDP’nin getirisini 3-4 milletvekili vererek veya en azından bir bölümünü konsolide ederek 1 koyup 10 alma çabası var.

Plan yapılmış ama işler mi tutar mı? HDP’nin emperyalist sahipleri bu planın yapıldığını öngörüp farklı tedbirler alır mı oralar muamma.

Ama düşünülüp ince ince örülüp gündeme getirildiği belli.

Fakat HDP’nin Türk siyasetinden bir nevi tasfiyesi olacak olan bu davranış amacına ulaşılabilir mi? Bu kadar kolay olabilir mi?

PKK’nın uzantısı olan bir legal görünümlü siyasal partinin Türk siyasetinden devre dışı kalmasın elbette Türk milletinin menfaatine olacaktır.

Fakat tasfiyenin bu kadar kolay olabileceği pek akla yatkın görünmüyor.

Bir Türk bayramı olan Nevruz kutlamaları son yıllarda PKK’nın yüksek yoğunluklu siyası mitinglerine ve gösterilerine dönüştü.

Dün yapılan Nevruz kutlamalarında HDP eş başkanı Pervin Buldan, terörist başı Abdullah Öcalan için “Türkiye halkları artık tecrit istemiyor, Abdullah Öcalan’ın tecrit sürecinin bitmesi ve serbest kalmasını istiyor” dedi.

Siyaset takip edenler gayet iyi bilirler ki muhatabınıza bir mesajı vermenin en etkili yollarından biride bir parti toplantınızda durumu izah etmekle olabilir.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu HDP’yi geçen cumartesi günü ziyaret edecekti fakat bu ziyaret Nevruz kutlamaları gerekçe gösterilerek HDP tarafından ileri bir tarihe ertelendi.

Nevruz kutlamalarında da HDP eş başkanının verdiği mesaj ortada.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP ittifaka girmeyecek. Bakanlık almayacak. Devlette bürokrasi istemeyecek.

Masaya oturmayacak.

Kendisine ayrı bir masa isteyecek.

Bunu görmemek için ahmak olmak lazım.

HDP kendisine kendisini yöneteceği bir toprak parçası isteyecek.

Bu durumun HDP ile millet ittifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında zaman zaman görüşüldüğü de belli oluyor.

Şöyle ki;

Kemal bey son kongre den sonra kendisine bağlı olarak bir “Güneydoğu masası” oluşturdu.

Başına Eren Erdem’i getirdi.

Eren erdem de Kuzey Irak’ta Barzani ile Kuzey Suriye’de PYD güçleri ile görüşmeler yaptı.

Kemal bey Avrupa Birliği’nin dayattığı yerel yönetimler özerklik bildirgesini uygulamaya koyacağını açıkladı.

Bu tasarıya göre yerel yönetimler kendi bütçesini yapacak, kendi güvenlik güçlerini kuracak, kendi kolluk kuvvetlerini oluşturacak, kendi içinde bağımsız bir yapı oluşturacak.

Güneydoğudaki yerel yönetimlerin HDP tarafından kazanılacağı düşünülünce tasarının gideceği nokta belli oluyor.

PKK, ABD’nin kurduğu, büyüttüğü, beslediği bir terör örgütü. HDP de PKK’nın uzantısı terör örgütünün legal kurumu.

Bunlar pragmatist, günü birlik, günlük hesaplar yapan, küçük menfaatler peşinde koşan, hesapları milletvekilleri veya bakanlık veya müdürlük olan örgütler değil.

Bunların hesapları Türkiye’den, Türk topraklarından toprak parçaları koparıp, Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile birleştirip ABD’nin desteğiyle kuracakları devleti yönetmektir.

Altılı masanın içindeki aparatlar dış kontrolde olan devşirme yapılar biliniyor, yanında bir de kişisel menfaat, iktidar hırsı akıllarının önüne geçmiş insanlar da var.

Ama sağduyulu insanların da olduğuna inanmak istiyoruz.

İşte bu sağduyulu insanlar altılı masadan HDP’nin isteklerin perde arkasını iyi analiz yapmalı.

Ak Parti kurulmadan Tayyip Erdoğan’ın 2001 yılında icazet almak için ve görüşmeler yapmak için ABD’ye gittiği bilinir. Gittiğinde Fethullah Gülen’le de görüştüğü bilinir.

Yanında götürdüğü üç kişiden birinin şu anda altılı masada belirleyici rol de olduğu da biliniyor.

Türk milleti yeni bir Amerikan senaryosuyla karşı karşıyadır.

Bugünlerim perde arkalarını da on sene sonra muhtemel itiraflardan öğrenmeyelim.

Bugünden görelim…