
Av. Dr. İrfan Sönmez
Emri hak vaki oluncaya kadar…
CB Erdoğan, en sonunda gerçek niyetini “Emri hak vaki olana kadar buradayız” diye açıkladı. Halbuki daha birkaç gün önce, “aday olmak gibi bir derdim yok” diyordu.
İşte Türkiye’nin en temel sorunlarından biri budur: Ölene kadar iktidarda kalma hırsı.
Darbeler, siyasi operasyonlar, tutuklamalar hep bu “emri hak vaki olana kadar” iktidarda kalma ihtirasıyla ilgili…
Güç sarhoşluğunun bir doyum noktası yoktur. Böyle olunca da hedefe ulaşmak için her yol ve yöntem kullanılabiliyor. Yasalar arkadan dolaşılarak yahut doğrudan doğruya çiğnenerek aşılabiliyor. Ben için bizden, kamu yararından vaz geçilebiliyor.
Siz APO güzellemelerinin, PKK ile masa kurmanın sadece terörü bitirmek için mi olduğunu sanıyorsunuz? En önemli saik, ABD faktörü ile bu açılımın ülkeyi yönetenlerin siyasi ömrünü uzatıp uzatmayacağıdır. Nitekim iki gün önce gazeteler “Erdoğan’ın tekrar aday olmasının formülünün bulunduğunu” yazdılar. Bulundu dedikleri, kendi cehaletleri aslında, zira bazı hukukçular aksini söyleseler de diğer bazı hukukçular anayasaya göre meclisin erken seçim kararı alması halinde Erdoğan’ın tekrar aday olabileceğini söylüyorlardı zaten. Yandaş gazeteler, DEM partide ittifaka katıldığına göre mecliste erken seçim kararı çıkarabilecek oy çoğunluğunun sağlanmış olduğunu yazıyorlar. Yani al gülüm ver gülüm, ver adaylığı dükkân senin…
Fakat mecliste karar almakla iş bitmiyor, Erdoğan’ı yenebilecek adayların da tasfiye edilmesi gerekiyor.
Bu iş de yargı yoluyla yapılıyor. Dalga dalga operasyonlarla İmamoğlu hakkında delil toplanmaya çalışılıyor. Cezaevinden tutuklular avukatlarından habersiz alınarak savcılığa çıkarılıyor, itirafçı olmaya yönlendiriliyor. Yasaları uygulamakla görevli olanlar, yasaları çiğniyor.
Bu zihniyetle dünyanın en demokratik anayasasını yapsanız da hiçbir şey değişmez, demokrasi, yasalar kadar zihniyetlerle ilgilidir çünkü.
Kötü uygulayıcıların elinde hiçbir yasa amacına hizmet etmez. Hele yandaşlığı, partizanlığı muhaliflere her türlü kanunsuzluğu reva görmek olarak algılayan bürokratlar, idareciler varken.
Türkiye’nin bu sarmaldan kurtuluşu anayasanın değiştirilmesi ile değil, bu zihniyetten kurtulması ile mümkündür. İktidarda kalmak için her değeri kullanan ve kullandığı her değeri dejenere eden bir yapı ile karşı karşıyayız. Kalıcılığını da bu istismara borçlu. Siyasetini, milli ve manevi değerleri “kullanmak” yerine projeler üzerine kuranlarla mücadele kolaydır, vaatlerini yerine getiremediğinde gönderirsiniz.
Ama siyasetini değerler istismarı üzerine kuranlarla mücadele zordur. Çünkü halk, dinle mücadele ediyormuş korkusuna düşürülür.
Sıffın Savaşını hatırlayın; Hz .Ali tam savaşı kazanmak üzereyken mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını takan Muaviye ordusu, Hz. Ali taraftarlarını tereddüde düşürmüş, ordusu savaş motivasyonunu kaybetmişti. Dini, Allah’ı, Kuran’ı kullananlarla Hz. Ali gibi üstün bir sahabi bile ordusunu ikna edip, mücadele edememişti. Onun için ülkenin öncelikle bu zihniyetten kurtulması gerekir. Zira bu aynı zamanda, yüce dinimizi de istismardan kurtarıp, özgürleştirmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.