Vatandaşına Sahip Çıkan Devlet, Büyük Devlettir

Büyük devlet olmanın temel göstergelerinden biri; sadece kendi sınırları içinde değil, dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşının hak ve hukukunu koruyabilme iradesine sahip olmaktır. ABD ve İsrail gibi ülkeler, yurtdışında mağdur olan vatandaşları için kimi zaman diplomasiyle, kimi zaman açık operasyonlarla adeta destan yazmış; bu yönleriyle vatandaşlarında aidiyet ve güven duygusunu pekiştirmiştir.

Bugün ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Metro Holding’in kurucusu olan iş insanı Galip Öztürk, Gürcistan’da tamamen uydurma ve hukuki temelden yoksun gerekçelerle yıllardır cezaevinde tutulmaktadır. Dahası, milyonlarca dolarlık servetine el koyulmasına yönelik ciddi adımlar atıldığı, Gürcü makamlarının bu serveti sistematik biçimde talan etmeye hazırlandığı yönünde ciddi iddialar söz konusudur.

Bu mesele yalnızca Galip Öztürk’ün şahsıyla ilgili değil; dünyanın dört bir yanında yaşayan tüm Türk vatandaşlarının güvenliği, itibarı ve devletine olan inancı ile doğrudan ilgilidir. Bir vatandaş, başı derde girdiğinde devletinin yalnız bırakmayacağını bilmek ister. Bu bilinç, millet olmanın ve büyük devlet anlayışının temelidir.

Bu konuyu geçtiğimiz dönemde, bir televizyon programında sayın Cemal Enginyurt ile birlikte kamuoyunun gündemine taşıdık. Doğrusu, bizzat tanıklık etmemiş olsaydım bu konuda böylesine kararlı bir çıkış yapmazdım.

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı olduğum dönemde Karadeniz teşkilatlanmasından sorumluydum. Gürcistan’ın Batum kenti yakın olduğu için Galip Öztürk’le telefonla görüştük. Beni davet etti. Emekli pilot Kurmay Albay Sedat Timur ve Trabzon Yomra Dernek Başkanı Şahin Çakır ile birlikte kendisini Gürcistan’da ziyaret ettik.

Ziyaret sırasında bize, “Benden rüşvet isteniyor. Hakkımda çeşitli dedikodular yayılıyor. Aldığım duyumlara göre bana operasyon yapılacak” dedi. Şaşırdık. “Nasıl bir operasyon olabilir ki?” diye sorduk. Cevabı, bugünkü yaşananlara dair ürkütücü bir kehanet gibiydi:

“Burada adetlerden biri, insanların evine, iş yerine ya da arabasına uyuşturucu koyup sonra operasyon yapıyorlarmış.”

Bu konuşmadan yaklaşık 15 gün sonra Galip Öztürk’ün evine bir operasyon düzenlendi ve “uyuşturucu bulunduğu” iddiasıyla tutuklandığı haberi uluslararası medyada yer aldı.

Kendi gözümüzle görmemiş, kendi kulağımızla işitmemiş olsaydık, bu olay da dünya genelindeki on binlerce tutuklama arasında sıradan bir vaka olarak görülebilirdi. Ancak başına geleceği önceden bilen bir insan, gerçekten evine uyuşturucu saklar mı? Kendine böyle bir tuzak kurar mı?

Burada mesele ne Galip Öztürk’tür, ne de herhangi bir şahıstır.

Burada mesele, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında maruz kaldığı mağduriyetlerin devletimiz tarafından sahiplenilmesi, gerekirse uluslararası hukuki süreçlerle çözüm üretilmesidir. Bu olayda da yaşananlar artık bireysel değil; ülkemizin itibarını, vatandaşlık hukukunu ve adalet anlayışını ilgilendiren ulusal bir sorundur.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, bu ve benzeri haksızlıklar karşısında hukukun üstünlüğü çerçevesinde etkin adımlar atmaya ve vatandaşının yanında olduğunu tüm dünyaya göstermeye davet ediyorum.a

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Türk Arşivi

Hani pazarlık yoktu?

01 Haziran 2025 Pazar 12:29

Siyasette “Playback” Ne Anlama Gelir?

29 Mayıs 2025 Perşembe 21:55

Sahipsiz Korucular ve düşündürdükleri

15 Mayıs 2025 Perşembe 10:49

Hürriyet: İnsan olmanın şartı

12 Mayıs 2025 Pazartesi 09:50

Gezmiş’in yolu mu Milletin yolu mu?

11 Mayıs 2025 Pazar 09:38