
İsmail Türk
Sahipsiz Korucular ve düşündürdükleri
Türkiye Cumhuriyeti’ne sadakatle bağlı kalmış, yıllarca devletin hizmetinde terörle mücadelede ön saflarda yer almış güvenlik korucularımızın bugün birtakım söylemler ve tutumlarla incitilmesi, asla kabul edilemez. Bu insanlar sadece birer güvenlik görevlisi değil, aynı zamanda bu toprakların onurlu evlatlarıdır. Devletine bağlılıklarının bedelini çoğu zaman canlarıyla, ailelerinden ayrı geçirdikleri yıllarla ve büyük fedakârlıklarla ödemişlerdir.
Ne yazık ki bugün gelinen noktada, bazı çevreler milliyetçilik söylemiyle hareket ettiklerini iddia ederken, bu değerleri temsil etmekten uzak davranışlar sergilemekte; Müslümanlıkla milliyetçiliği birleştirdiklerini söyleyenler ise kardeşliği ve adaleti değil, ayrımcılığı körüklemektedir. Bu tutumlar sadece toplumsal barışı zedeler; aynı zamanda PKK gibi eli kanlı terör örgütlerine cesaret verir.
Bu ülkenin her ferdinin, özellikle de yıllarca devletinin yanında durmuş korucuların, hak ettikleri saygıyı görmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu vefasızlık hem milletimizin vicdanında hem de tarihin sayfalarında mahkûm olacaktır.
Buradan tüm yetkililere ve vicdan sahibi vatandaşlarımıza sesleniyoruz: Gelin, bu ülkeye hizmet etmiş, vatanın bütünlüğü için canını ortaya koymuş insanlara sahip çıkalım. Onuru zedelenen her bir korucu, aslında devletin ve milletin vicdanında açılmış bir yaradır. Türkiye Cumhuriyeti’ne sadakatle bağlı kalarak yıllarca terörle mücadelede devletimizin yanında yer almış güvenlik korucularımızın, son zamanlarda yapılan bazı açıklamalar ve tutumlarla rencide edilmesi bizleri derinden üzmektedir. Bu insanlar, sadece devletin görevlileri değil, aynı zamanda bu toprakların güvenliği için canını ortaya koymuş kahramanlardır.
Ancak üzülerek görüyoruz ki, bazı çevreler barış kavramını istismar ederek, milletimizin hassasiyetlerini ve çekincelerini dile getiren insanları barışa karşıymış gibi göstermeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım; geçmişte bu ülkeye büyük acılar yaşatmış terör örgütü mensuplarını cesaretlendirirken, şehit ailelerini, gazilerimizi ve korucularımızı derinden yaralamaktadır.
Gerçek barış, adaletin ve hakkaniyetin sağlandığı yerde yeşerir. Eğer barış adı altında, vatanı için bedel ödemiş insanlara haksızlık yapılır, onları susturma çabaları meşrulaştırılırsa, bu sürecin sonunda toplumsal barışa değil, daha derin kutuplaşmalara zemin hazırlanır. Bu endişe, sadece duygusal bir tepki değil; geçmiş tecrübeler ışığında oldukça haklı ve yerinde bir uyarıdır.
Bu nedenle devletin ve milletin değerlerine sadık her bireyin, başta korucularımız olmak üzere bu ülkeye hizmet etmiş insanlara sahip çıkması bir sorumluluk değil, bir vicdan borcudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.