Milliyetçiliğin düşmanları: Siyasette bir meşruiyet aracı mı?

Bu soruda milliyetçiliğin zaman zaman dış düşmanlar yaratarak kendini meşrulaştırma ve besleme pratiğine dair önemli bir eleştiri var.

Özellikle Türkiye özelinde şu noktalara dikkat çekilmektedir:

Uzun yıllardır iç politikada Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, Ermenistan, İran gibi komşu ülkelerin ve PKK’nın Türkiye’ye karşı düşman aktörler olarak sunulduğu;
Bu dış düşman algısının, milliyetçi politikaların iç meşruiyetini sağlamak için kullanıldığı;
Ancak gelinen noktada PKK’yla müzakere sürecine girilmesi ya da barış görüşmeleri yapılması durumunda, bu ülkelerle olan ilişkinin anlamının da yeniden düşünülmesi gerektiği.

Bu çok katmanlı bir tartışmadır ve birkaç noktaya değinmek faydalı olabilir:

Milliyetçiliğin dış düşman üzerinden inşası

Milliyetçilik, tarihsel olarak genellikle bir “öteki”ye ihtiyaç duyar. Bu öteki kimi zaman etnik, kimi zaman dini ya da coğrafi olabilir. Siyasi liderler ya da iktidarlar, bu düşman imgelerini hem toplumda birlik sağlamak hem de muhalefeti bastırmak için kullanabilir.

Gerçek güvenlik tehditleri mi, siyasi araçlar mı?

Elbette Türkiye’nin güvenlik kaygıları tarih boyunca zaman zaman gerçek tehditlere dayanmıştır. Ancak bu kaygıların tümüyle objektif değil, siyasi iktidarların yorumuna göre şekillendiği de bir gerçektir. “PKK’yı dış güçler destekliyor” söylemi hem iç birlik yaratmak için hem de dış politika hamlelerini meşrulaştırmak için kullanılmıştır.

Barış süreci ve söylem değişikliği

Eğer bir devlet yıllarca bir yapıyı “mutlak düşman” olarak tanımlayıp sonra o yapıyla müzakereye oturuyorsa, bu söylemsel dönüşüm halkta kafa karışıklığı yaratabilir. Aynı şekilde, o yapıların destekçileri olarak gösterilen ülkelerle de “düşmanlık” söylemi inandırıcılığını yitirir.

Türkiye’nin komşularıyla gerçek ilişkisi

Aslında Türkiye, zaman zaman sert açıklamalara rağmen bu ülkelerle hem ticari hem diplomatik ilişkiler sürdürmüştür. Yani dış politikadaki gerçeklik ile iç politikada yaratılan düşman imgeleri çoğu zaman birbirini tutmaz.

Meselenin özünde şu var: Eğer düşman söylemi iç politikada araçsallaştırıldıysa ve şimdi bu düşmanlarla barış ya da diyalog sürecine giriliyorsa, o zaman geçmiş söylemler ne kadar samimiydi?

Bu durum, halkın politikaya olan güvenini aşındırabilir.

Yani milliyetçilik, eğer sürekli “yapay” düşmanlarla kendini besliyorsa, dönüp dolaşıp o milletin gerçek sorunlarını çözemez ve hatta ona zarar verebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İsmail Türk Arşivi

Siyasette “Playback” Ne Anlama Gelir?

29 Mayıs 2025 Perşembe 21:55

Sahipsiz Korucular ve düşündürdükleri

15 Mayıs 2025 Perşembe 10:49

Hürriyet: İnsan olmanın şartı

12 Mayıs 2025 Pazartesi 09:50

Gezmiş’in yolu mu Milletin yolu mu?

11 Mayıs 2025 Pazar 09:38