Fraksiyonel Milliyetçilik ve Türk Milliyetçiliğinin Marjinalleştirilmesi

Milliyetçilik, bir milletin kendi kimliğini, tarihini, kültürünü, egemenliğini ve varlığını koruma çabasıdır. Türkiye’de bu düşünce, özellikle Türk milliyetçiliği, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin temel taşlarından biri olarak yüzyıla yaklaşan bir birikimin temsilcisidir. Ancak ne yazık ki son yıllarda bu güçlü fikir, bilinçli ya da bilinçsiz müdahalelerle parçalanmış, “fraksiyonel milliyetçilik” adı verebileceğimiz bir dağınıklığın içine sürüklenmiştir.

Bu dağınıklığın içinde ne ararsanız var: Liberal milliyetçilik, sert milliyetçilik, devlet milliyetçiliği, seküler milliyetçilik, Siyasal İslam’a yedeklenmiş milliyetçilik… Her biri kendi mahallesine çekilmiş, ötekini dışlayan, hatta şeytanlaştıran bir dile bürünmüş durumda. Oysa Türk milliyetçiliği; bir partiye, bir meşrebe, bir sosyolojik zümreye değil, 85 milyonun ortak aidiyetine seslenen bir fikir olmalıdır.

Türk milliyetçiliği, bir arada yaşama iradesini kültürel değerlerle besleyen bir yapıdır. Ne sadece devletçi bir bakışa, ne de bireyci bir serbestliğe indirgenebilir. Ancak son yıllarda ortaya çıkan bu fraksiyonel bölünmeler, fikri güçlendirmek bir yana, onu zayıflatmakta, içini boşaltmakta ve marjinalleştirmektedir.

Her fraksiyon kendisini “gerçek milliyetçilik” olarak tanımlarken, diğerlerini dışlayarak düşmanlaştırıyor. Bu durumda düşman cephedeki karşıtlar değil, aynı değerler etrafında buluşması gereken kardeşler oluyor. Sonuç? Milliyetçilik fikri, geniş toplum kesimleri nezdinde radikal, dışlayıcı, modası geçmiş bir söylem gibi algılanıyor. Bunun kazananı kim? Ne Türk milleti, ne Türk milliyetçileri. Kazanan; Türk milliyetçiliğinden korkan, onun yeniden güçlenmesini istemeyen, bu fikirle hesaplaşmak isteyen çevrelerdir.

Milliyetçilik, doğası gereği birleştiricidir; çünkü “biz” bilinci oluşturur. Bu bilinci, “biz ama sizsiz” anlayışına dönüştüren fraksiyonel zihniyetler, farkında olmadan en büyük zararı milliyetçiliğin kendisine veriyor. Fikir, parçalandıkça güç kaybediyor, marjinalleştikçe meşruiyet alanını daraltıyor.

Bugün Türk milliyetçiliğinin ihtiyacı olan şey, “kim daha milliyetçi” yarışına girmek değil; “milliyetçiliği nasıl yeniden toplumun ortak sesi haline getirebiliriz” sorusuna cevap aramaktır. Bu da önce birbirimizi dinleyerek, anlayarak ve asgari müştereklerde birleşerek mümkündür.

Fraksiyonlar fikri zenginleştirmez; parçalar. Türk milliyetçiliği ise parçalanarak değil, birleşerek tarih yazabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Türk Arşivi

Hukuk Herkese Lazım

20 Haziran 2025 Cuma 09:50

İran’a değil bize yapılıyormuş gibi

19 Haziran 2025 Perşembe 12:07

Hainler ve Satılık Yerli işbirlikçiler

14 Haziran 2025 Cumartesi 10:45