
Ertuğrul Türkoğlu
Alparslan Türkeş'in vizyonu (Bilinmeyen iki olay)
Rahmetli Türkeş, cumhurbaşkanı seçilmesine çok sevindiği Elçibey'in başarılı olmasını çok istiyordu. Başarılı olabilmek için finansmana ihtiyaç vardı. Başbuğ yurtdışından kredi bulunması için Rıza Müftüoğlu’nu görevlendirir. Müftüoğlu iki aylık süren çalışma ve görüşmelerden sonra Azerbaycan'a 50 milyon dolar tutarında kredi bulur. Bu kredi uzun vadelidir ve petrolle kapatılacaktır.
Başbuğ, kredinin kullanım alanlarını şöyle tespit eder: Öncelikle memur maaşları, ardından yeni kurulacak ordunun acil ihtiyaçları ile ekonomik kalkınma için işletme ve yatırım sermayesi.
Türkeş, 29 Ekim 1992 tarihinde, Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle ülkemizi ziyaret eden Elçibey'i, Müftüoğlu’yla birlikte kaldığı otelde ziyaret eder. Kredi önerisini bir proje olarak Elçibey'e aktarır. Elçibey, ‘Yabancı sermaye bizi sömürür' diyerek projeye karşı çıkar. Elçibey'i dinleyen Türkeş, kendisine şu cevabı verir: ‘Yabancı sermaye elbette kar edeceği yere gelir. Siz Azerbaycan’ı koruyacak ve Ermenilerle savaşacak iyi bir ordu kurarsanız, size hizmet edecek memurlarınıza iyi maaş verirseniz, rahat çalışırsınız.’
Azerbaycan Cumhurbaşkanı, rahmetli Türkeş'in bu önerisine, ‘Halk beni seviyor, benim korunmaya ihtiyacım yok ki' cevabını verir. Rahmetli ise ısrar ederek, ‘Siz benim tecrübeme güvenin, belki bugün korunmaya ihtiyacınız olmayabilir, ama ileride mutlaka olacaktır. İktidar gömleği, ateşten bir gömlektir. Yarın, sizi devirmek isteyenler olacaktır' der.
Türkeş, Elçibey'in yanından üzgün ayrılır ve Müftüoğlu’na şunları söyler: ‘’Elçibey bir bayrak. Çok iyi bir Türk milliyetçisi. Onu çok seviyorum, ama bu zihniyetle giderse korkarım ki Elçibey'i devirirler. Yazık olacak.’’ Bu sözlerin sarf edilmesinden kısa süre sonra Elçibey devrildi.
Bu olay dava adamlığıyla devlet adamlığı arasında çok büyük fark olduğunu gösteriyor. Bir lider iyi bir milliyetçi olabilir, vatanını sevebilir ama yanlış kararlar alırsa ülkesine zarar verir. Gerçeklerden kopuk olan idealizm, insanı sadece felakete götürür. Bu olay olduğunda Azerbaycan’ın %20’si işgal altında. Her gün yeni işgaller oluyor. Memurlara aylardır maaş ödenememiş. SSCB dağılınca Kızıl Ordu Rusya’da kaldığından Azerbaycan ordusu derme çatma ve eğitimsiz gönüllülerden oluşuyor.
Elçibey’e bu sorunları çözmesini sağlayacak bir kredi olanağı sunuluyor ve o bu olanağı çok saçma bir nedenle geri çeviriyor. Saçma diyorum zira Azerbaycan’ın petrolünü çıkarmak için yabancı sermaye dışında bir alternatifi yok. Ülkede sermaye yok, petrol çıkarma teknolojisi yok, makine ekipman yok. Teknik elemanlar Rus olduklarından SSCB dağıldığında memleketlerine dönmüşler. Yani eninde sonunda petrol çıkarmak için yabancı şirketlere muhtaçlar. Ya da fukaralığa razı olacaklar.
Türkeş, 1996 yılında yeni bir arabuluculuğa soyunur. Bu defa, Ruslar ile Çeçenlerin uzlaşıp, barışması için ABD'den yardım ister. Türkeş, 13 Mayıs 1996 Pazartesi günü ABD'nin Ankara Büyükelçisi Marc Grossman'ı ziyaret eder. Toplantıya Türkeş'le birlikte Rıza Müftüoğlu, Büyükelçiyle birlikte müsteşar Jim Holmes katılır.
Görüşme zaptı aynen şöyledir: TÜRKEŞ; Sizleri daha önce ziyaret etmek istemiştim, ancak seyahatleriniz buna engel oldu. O tarihlerde, Çeçenistan Cumhurbaşkanı Sayın Dudayev sağ idi. Kendisi bana haber göndererek, ‘Geniş yetkileri olan bir özerklik verilirse Rusya Federasyonu ile anlaşabiliriz. Tataristan’a verilen özerklik, Çeçenistan'a da verilirse bu savaşa son veririz' diyordu.
Özetle, Çeçenler bağımsızlık fikrinden vazgeçmişler, özerk bir yönetimi esas alan bir idareyi tercih ediyorlar. Bu esaslar çerçevesinde, barış için Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel'in aracı olmasını istediler. Ben de Sayın Dudayev'den bu talebi alınca, Sayın Cumhurbaşkanımıza çıkarak durumu kendilerine arz ettim. Sayın Cumhurbaşkanımız, böyle bir arabuluculuk görevini üstlenebilmek için, Ruslardan bir teklifin gelmesi gerektiğini, aksi bir durumda, Rusların incinebileceğini, bunun da muhtemel bir barışı geciktirebileceğini söylediler.
Ben de, Sayın Cumhurbaşkanımızın onayını alarak, ABD'nin Ruslar üzerinde telkinde bulunup, Ruslar'ın Cumhurbaşkanımıza bu barış için arabulucu olmalarını istemelerinin temin edilmesi meselesini sizlere aktarmak istemiştim. Sayın Dudayev'den sonra gelen yönetici, şu andaki Cumhurbaşkanı Sayın Selimhan da, bu barış planını aynen kabul edeceklerini bana tekrar bildirdiler.
GROSSMAN; İyi anlamış olmak için soruyorum; şu andaki yönetim de geniş yetkileri haiz bir özerklikten yana mı?
TÜRKEŞ; Evet, yeni yönetim de barış istiyor. Bu planı kabul ediyor. Ben, sürekli olarak Çeçenistan yöneticileriyle görüşüyorum. Çeçenistan Başbakan 1. Yardımcısı Hasan Hasanov Türkiye'de, Sayın Dudayev'in oğlu da burada. Yakında eşi de gelecek. Böyle bir barışın şimdi gerçekleşmesi, Rusya Federasyonu'nun ve Yeltsin'in de işine gelir. Rusya, tam seçim arifesinde bulunuyor. Biz de Yeltsin'in kazanmasını istiyoruz.
GROSSMAN; Konuyu bugün Washington'a bildireceğim.
Bu görüşme gerçekleştiğinde ABD ile Rusya’nın ilişkileri iyidir. Yeltsin Batı taraftarıdır. Rusya Çeçenleri yenememiştir. Tataristan’da yapılan referandumda Tatarlar azınlıkta olmasına rağmen halkın %63’ten fazlası bağımsızlıktan yana oy kullanmıştır. Strateji uzmanları Rusya’nın ikinci kez dağılacağında mutabık gibidir. Zira Rusya’ya bağlı uluslar Tatarlardan ve Çeçenlerden etkilenmiştir.
Peki vaziyet buyken Türkeş neden özerkliğe razıydı? Neden Çeçenlerle Rusya arasında arabuluculuk yapıyordu? Türkeş başarılı olabilseydi ki ömrü yetse belki de başarılı olacaktı, bu sorunun cevabını bilemeyecektik. Türkeş özerkliğe razı olduğu ve arabuluculuk yaptığı için ihanetle suçlanacaktı. Oysa bugünleri görenler Başbuğun neden öyle davrandığını anlayabilirler. Demek ki o olacakları görmüş ve engel olmaya çalışmış.
Çeçenistan’da güçlü ve tek başlı bir yönetim yoktu. Yukarıdaki görüşmeden sonra Şamil Basayev liderliğindeki bir grup Çeçen, Dağıstan’a saldırdı. Amaç Dağıstan’ı da bağımsız yapmaktı. Rusya Çeçenlerle başa çıkılamayınca, Yeltsin tasfiye edilerek Putin başkan yapıldı.
Putin batıcı politikaları terk etti. Çeçenistan’ı tamamen yıktı. Yüz bini aşkın Çeçen katledildi. Çeçenistan’ın başına Rus yanlıları getirildi. Çeçenistan’ın akıbetinden ders alan Tatarlar daha sınırlı bir özerkliğe razı oldular. İkinci dağılma süreci kesildiği gibi Rusya; Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’dan toprak aldı. Rahmetli bunların olacağını görüyor ve önüne geçmeye çalışıyormuş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.