Barış(!) Oyunu: PKK ile Anlaşmanın Asıl Sahipleri Kim?

Son dönemlerde iktidarın, geçmişte terörle mücadele adı altında yürüttüğü politikaların tam tersi bir çizgiye kayarak PKK’ya göz kırpması, toplumun geniş kesimlerinde haklı bir şaşkınlığa yol açtı. Daha düne kadar “çözüm süreci” adı altında yaşananlar henüz hafızalardan silinmemişken, bugün yine benzer yumuşama sinyalleri veriliyor. Bu defa daha sessiz, daha gizli ve daha kuşatıcı…

İktidarın bu tutum değişikliğinin gerekçesini, “oy hesabı” olarak görmek oldukça yüzeysel olur. Zira PKK ve çevresindeki yapılar – yani Kürtçü, bölücü siyasi organizasyonlar – öz itibarıyla Marksist-Leninist hatta post-modern sosyalist karakterdedir. Bunlar, ne ideolojik ne sosyolojik ne de politik olarak AKP’nin ve ortağı MHP’nin temsil ettiği dünya ile uzlaşabilirler. Yani PKK’nın tabanı, bırakın AKP’ye oy vermeyi, bu siyasi yapıları varlık gerekçesi saydığı “devlet yapısı”nın bir parçası olarak bile görmez. Bu durumda, oy için yapılan bu yakınlaşma bir hayalden ibarettir.

Peki madem bu kadar net bir gerçek varken, neden bu adımlar atılıyor? Bu sorunun cevabı ne sadece iktidar siyasetinin içinde ne de Türkiye sınırları içerisindedir. Asıl cevap, Washington’da ve Tel Aviv’dedir.

Amerika Birleşik Devletleri, uzun zamandır Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda yeniden bir harita çizme peşinde. Bu haritada, “Kürt koridoru” ya da “bağımsız bir Kürdistan” projeksiyonu önemli bir yer tutuyor. İsrail ise, kendi güvenliği ve bölgedeki etki alanını genişletmek için Türkiye’nin doğusunda zayıflatılmış, etnik temelli bir oluşumu elverişli görüyor. Bu jeopolitik senaryolarda Türkiye’ye biçilen rol ise “uyumlu devlet” olmaktan öteye geçmiyor.

İktidarın PKK’ya yaklaşımı, tam da bu dış taleplerin iç politikaya monte edilmiş versiyonudur. Ne var ki burada en acı olan, bu yaklaşımın ne samimi bir barış arayışı ne de halkın huzuruna yönelik bir strateji olmamasıdır. Aksine, dışarıdan dayatılan yeni bir bölgesel dizaynın parçası olarak, Türkiye içindeki fay hatlarının daha da derinleştirilmesine hizmet eden bir oyundur bu.

Türk milleti olarak bu gerçeği görmezden gelemeyiz. PKK ile yürütülen her tür “anlaşma” veya “yakınlaşma” hamlesinin bir bedeli vardır: milli birlik ve beraberliğin, üniter yapının ve vatan toprağının geleceğiyle oynanması… Ve bu bedel, hangi iktidar olursa olsun, hiçbir siyasi kârla ödenemez.

Barış, eşit ve meşru zeminde olur. Terörle, emperyalist projelerle ve bölünme hayalleriyle olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Türk Arşivi

Aday Enflasyonu Yasası mı Geliyor?

08 Temmuz 2025 Salı 12:41

“Türkiyeli” Ne Demek?

07 Temmuz 2025 Pazartesi 09:39

Hukuk Herkese Lazım

20 Haziran 2025 Cuma 09:50

İran’a değil bize yapılıyormuş gibi

19 Haziran 2025 Perşembe 12:07