
İsmail Türk
Dar Gelirlinin Çığlığına Kulak Vermek
Bugün Türkiye’de siyasetin en büyük açmazı şudur: Muhalefet, halkın derdini biliyor ama ona dokunan dili ve eylemi bir türlü bulamıyor. İnsanlar geçim derdinde, emekli pazara gidemiyor, işçi evine ekmek götürmekte zorlanıyor. Hal böyleyken siyasetçinin nutuk atması değil, ekmeğe, sofraya, hayatın gerçeklerine dair söz söylemesi gerekir.
Dar gelirlinin, emeklinin gönlüne girmenin yolu; büyük, soyut ve anlaşılmaz vaatler değil, somut çözümleri basit bir dille anlatmaktır.
Bir emekli için en büyük sorun maaşının yetmemesi. O zaman propaganda diliniz net olacak:
• “Emekli maaşını asgari ücretin altına düşürmeyeceğiz.”
• “Elektrik, su ve doğalgazda emekliye indirim getireceğiz.”
• “Borç faizini sileceğiz, vatandaş borcunu devlet güvencesiyle yeniden yapılandıracak.”
Bu cümleler bir akademik tartışmadan daha etkilidir. Çünkü vatandaşın mutfağına dokunuyor.
Ayrıca propaganda sadece “vaat” ile yapılmaz. İnsanların gönlüne girmenin ikinci yolu halka dokunmaktır. Kahvede çay içmek, pazarda domatesin fiyatını birlikte tartışmak, emeklinin evine oturup derdini dinlemek… Halk şunu görmeli: “Bunlar benim yanımda.”
Üçüncü yol ise umut dilidir. Sürekli şikâyet eden, karamsar bir muhalefet kimseye cazip gelmez. İnsanlar zaten dertli. Muhalefet, “Ülke bu çıkmazdan kurtulabilir, yeter ki adaletli bir düzen kuralım” diyerek güven vermelidir. Bu dil, hem gençleri hem de umutsuz emeklileri yeniden siyasete bağlayacaktır.
Burada görev yalnızca genel başkanlara, vitrine çıkan parti sözcülerine düşmez. Partilerin illerde ve ilçelerdeki teşkilatları da aynı anlayışla halka dokunmalı, vatandaşın gündelik hayatının içinde yer almalıdır. Siyasi liderin Ankara’dan verdiği sözü, taşrada mahalle temsilcisi pekiştirmelidir. Çünkü halk, kapısını çalan, derdini paylaşan, yanında duran siyasetçiye inanır.
Üstelik bu noktada tanınmışlıktan çok daha önemli bir şey vardır: Halkın kendisinden olduğuna inandığı, sevebileceği, güven duyabileceği yöneticilerin iş başında olması. Siyaset, tepeden dayatılan isimlerle değil, milletin gönlünden geçen temsilcilerle güç kazanır. Bir ilçede kahvede oturup muhabbet eden, düğüne, cenazeye koşan, vatandaşın evine girdiğinde kendinden biri gibi davranan yönetici, tabeladan daha etkilidir.
Sonuç olarak; muhalif siyasi partilerin halkın gönlüne girmesi için öncelik, ekmeğe, mutfağa, yaşama dokunan çözümleri basit ve samimi bir dille anlatmak olmalıdır. Büyük sloganlara değil, küçük dokunuşlara ihtiyaç var. Çünkü bu milletin kulağına değil, kalbine hitap eden kazanır.
İsmail Türk
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.