
İsmail Türk
Barış Projeleri mi, Bölünme Tuzakları mı?
Bugün bize “barış”, “kardeşlik”, “birlikte yaşama” adıyla sunulan projelere bakarken, tarih aynasında geçmişi iyi okumak zorundayız. Çünkü bu coğrafyada barışın dili çoğu zaman bölünmenin kılıfı olmuştur. En açık örneği Balkanlardır.
Bir zamanlar birleşik Yugoslavya vardı. Müslümanıyla, Katoliğiyle, Ortodoksuyla, farklı etnik kökenleriyle birlikte yaşayan bir ülke… Avrupa’nın göbeğinde, “birlikte yaşamın örneği” diye gösterilen Yugoslavya, Batı’nın kışkırttığı ırkçı milliyetçilik dalgasıyla küçücük parçalara ayrıldı. Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar, Karadağlılar, Slovenler… Daha dün aynı sofrada oturan, aynı fabrikada çalışan insanlar bir gecede birbirine düşman kesildi. Komşuluk ilişkileri yıkıldı, ortak hatıralar silindi, yerini kan, gözyaşı ve düşmanlık aldı. Sonuç mu? Sekiz parçaya bölünmüş, Batı’ya bağımlı, birbirini sevmeyen bir milletler topluluğu.
Balkanlar bunun en çarpıcı örneği ama tek örneği değil. Aynı oyun Kafkasya’da da denendi. Sovyetler dağıldığında, Gürcüler, Ermeniler, Azerbaycanlılar, Çeçenler, Osetler, Abhazlar arasında kin ve düşmanlık körüklendi. Sınırlar çizildi, ateşler yakıldı, milletler birbirine düşürüldü. O gün “özgürlük” diyenler, aslında emperyalizmin kalemşörleriydi.
Şimdi aynısını Anadolu topraklarında görüyoruz. “Barış” adıyla piyasaya sürülen projelerin altını kazıyın, orada bölücülük çıkar. Dün Yugoslavya’yı etnik milliyetçilikle parçalayanlar, bugün Türkiye’de Kürtçülüğü muhatap alıyor. Yarın Çerkez milliyetçiliği, Gürcü milliyetçiliği ya da başka etnik kimlikler kaşındığında hiç şaşırmayın. Çünkü plan belli: Büyük ve güçlü Türkiye istemiyorlar.
Tarih tekerrürden ibarettir. Çevremizde olup bitenleri sadece “barış girişimi” diye okuyan ferasetsizler şunu bilsin: Bu coğrafyada Türk tarihi, Haçlı Seferleri’nden bu yana emperyalistlerin hafızasında kazılıdır. Onlar Türk milletinin devlet kurucu iradesinden rahatsızdır. Türk’ün hafızasında da onların entrikaları vardır. Bugün atılan her adım, geçmişte uygulanan bir oyunun güncellenmiş versiyonudur.
Bakın, Irak’a… Irak’ta “özgürlük” ve “demokrasi” söylemleriyle girildi. Ne oldu? Irak üçe bölündü. Merkezi hükümet, Kürt bölgesel yönetimi ve fiilen kontrolsüz bölgeler… Suriye’de de aynı oyun sahneleniyor. Bir yanda ABD’nin güdümünde bir yapı, öte yanda Rusya’nın hamleleri. Barış değil, tam bir satranç masası.
Türkiye üzerinde oynanan oyun da budur. “Barış süreci” dediler, aslında Türk devletinin muhatap kabul etmemesi gereken terör örgütünü devletin karşısına oturttular. Bu sadece Kürtçülük değil, ileride başka etnik fay hatlarını da harekete geçirecek bir fitil olarak bırakıldı. Çerkez, Gürcü, Laz, Arap… Hepsini kaşımaya hazırlar.
Peki biz ne yapacağız? Tarihten ders alacağız. Yugoslavya’nın nasıl paramparça edildiğini unutmadan, Irak’ın nasıl bölündüğünü gözümüzün önünden silmeden hareket edeceğiz. Barış adıyla gelen projelere şüpheyle yaklaşacağız. Çünkü bu coğrafyada emperyalizmin sözlüğünde barış, hiçbir zaman bizim bildiğimiz barış olmamıştır.
Bizim barışımız, Türk milletinin birliğiyle mümkündür. Çatıyı ayakta tutan kolonları sökersek, ev çöker. O yüzden bu milletin temel harcını oluşturan Türk kimliğini tartışmaya açan her proje, barış değil bölünme projesidir.
Tarih bize fısıldıyor: Uyanık olmazsak, aynı senaryoları Anadolu topraklarında da izlemek zorunda kalırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.