
Murat Taşdan
Konut rantının ülkeye fenalığı
Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, ülke gerçeklerini ilgilendiren ve Merkez Bankası’nın (TCMB) yaptırdığı çok önemli bir araştırmaya değinmiş. “Ekonomi Notları” başlığıyla sunulan raporu www.tcmb.gov.tr adresinden okuyabilirsiniz. Emel Satı Hacıhasanoğlu, Nursel Yavuzarslan, Erdal Yılmaz tarafından kaleme alınan araştırma konusu teknik olmakla beraber, anlaşılması gerekir bir meseleye parmak basıyor.
Rapor, konut kredileri bağlamında şu meşhur “faiz indirimleri” tecrübemizin bilimsel verilerini aktararak başlıyor. Yıldırım’ın ifadesiyle bu rapor, “faizleri indirin” zorlamasının konut rantı üzerinden nasıl servete abanma mekanizmasına dönüştüğünün hikayesi.
Üç kıymetli uzman; para politikasının tüketimi birçok kanaldan etkileyebildiğini hatırlatırken üç madde ile faiz indirimleri konusunu bir güzel bağlamışlar. Diyorlar ki: i) bu inen faziler; memlekette tasarrufu değil, tüketimi azdırmış (zamanlar arası ikame kanal) ve ii) konut-hisse senedi üzerinden muazzam servet etkisine dönüşmüştür; dolayısıyla iii) nakit akış kanalı, konut kredileri düşük kaldığı için fazla harcamaya yönelmiştir.
Teknik dili bariz üst paragrafı gelin, Abdurrahman Yıldırım bize izah etsin. Yılmaz, raporu o derece sadeleştiriyor ki cümlesi ayan: “negatif faiz uygulaması, konutu barınma aracı olmaktan çıkarıp, bir avuç insan için servet çoğaltma makinesine dönüştürdü”; hani tabir cuk oturur, konut piyasası rantın tillahı oldu. Öyle ya, para(cı)nın ve rant(çı)nın dini imanı göz yaşartır memâlik-i İslâm’da.
İktidar, vurguna dönüşen düzeni fark edince kira tahdîdini bir çare gördü, sınır getirdi. Görüldü, fakat amelî tesir sınırlı kalırken evsahibi-kiracı kavgaları, cinayete varan nahoş olaylar bile yaşadık. Zaten yoğun sığınmacı göçünün etkisinde kalabaklaşan kent yaşamı, ardısıra deprem, ülkede özellikle büyük kentleri konut ihtiyacı açısından beklenemez ve plansız ortama itmişti. Nihayi olarak faiz politikasıyla bu vasat, istenmeyen ve belki öngörülemez sosyal-ekonomik arızayı karşımıza çıkarmıştır.
Düşük faiz, konut-rant ve ahlaksız kitle üçlüsünün elinde ülke, bu açıdan batan gemi görülerek yağmaya tasallut edilmiştir. Bu istismar affedilir olamaz ki bedelini ödeyen bizleriz; fakat ideolojik şırınga etkisi hariç, halkının çoğu fukara olan Türk ülkesinde herhangi bir iktidar, böyle sonuçlar istemez. İstemez ki toplumsal tabakanın desteğini yitirme ihtimali artar. AK Parti iktidarı bâhusus bu nevi politikanın olası tüm etkilerini önü sonu analiz etmeliydi diyenlere elbette itiraz getirmeyeceğim. Her ne kadar ahlak, iman diskuru bir derece cari olsa da piyasa mekanizmasına tüm mafsalları çoktan temrin edili ülkede iktidar, riskleri hesap etmekle mükellef oluyor.
Sonuç yerine;
5 senede gördüklerimiz bir anlam ihtiva etmeli. Ülkemiz ranta, türlü fırsatçılığa yatkın bir karakter topolojisi ile çerçevelidir. Raporu ve Yılmaz’ın köşe yazısını okumanızı isterim. TCMB’nin araştırması, yakın zamanda ortaya çıkan bu can sıkıcı ve bir müddet daha emeğimize mal olacak ekonomik-politik edimi analiz etmiş, değerli bir çalışma. Umarım, yürütme organı ile kamu hafızasına yerleşir ve politika uyguyacılar TCMB’nin çalışmasını akılda tutar.
Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceksek Türk ülkesinin ciddi sosyal konut ihtiyacı duyduğunu kayda geçmek icap ediyor. Ev sahipliği, konut stokçuluğu bir meslek ve üretim çeşidi olamaz ki akıllara zarardır, hem ülke adına koca bir ayıptır. TÜİK’e göre 15 milyon ev sahibi, 10 milyona yakın kiracı, diğer ve bilinmeyen konut mülkiyet durumu tablo edilmiş. Veriler bizi Avrupa ülkeleri arasında kiracı hane sayısı ile Almanya ve Avusturya’nın ardında ilk üç ülke arasına atmış bile. Yalnız Almanya ve Avusturya’nın ekonomik-sosyal seviye ve verili haklar başlığıında bizden ötede olduğunu da itiraf edelim.
Türkiye hem deprem riski hem kiracılık kahrını yaşayan bir ülke olarak ciddi konut seferberliğine ihtiyaç duyuyor. Kıymetli okur, büyük kentleri daha cezbedici ve beton yığını yapmadan sağlam planlama nasıl becerilir, bilmiyorum?!. Bir asgari ücretin olduğu gibi kiraya gittiği ülkede yaşamak ise sizin gibi benim de canımı sıkıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.