
Ertuğrul Türkoğlu
Yerli ve milli
CHP, medya kuruluşlarını ve bu kuruluşlarla aynı grupta faaliyet gösteren şirketleri içeren bir liste yayınlayarak halkı bu listedeki şirketleri boykot etmeye çağırınca iktidar listedeki şirketlerin tamamının ‘’Yerli ve Milli’’ olduğunu gündeme getirdi. Aslında bu normal. Yabancı bir şirket neden Türkiye’deki siyasi ve/veya hukuki gelişmelerle ilgili açıktan pozisyon alsın, taraf tutsun? Yanlış anlaşılmasın ‘’listedeki şirketler boykot edilmeyi hak ettiler’’ demiyorum. ‘’Yerli ve milli’’ olmaları normal diyorum.
Benim asıl itirazım ‘’Yerli ve Milli’’ tanımına. Sahibi Türk olan şirketler yerli ve milli sayılıyor. Mesela yurtdışından otomobil getirip satan Doğuş Otomotiv, sahibi Ferit Şahenk olduğundan yerli ve milli ama Türkiye’de elli yıldır üretim yapan Renault, Ford ve Fiat, sahipleri Türk olmadığından yabancı, öyle mi?
Godiva Ülker’in uluslararası markası. Üretiminin neredeyse tamamı yurtdışında yapılıyor. Godiva, yerli ve milli, her yıl Türkiye’deki tesislerinde milyonlarca dolarlık çikolata üretip ihraç eden Nestle yerli ve milli değil, öyle mi?
Ünilever 1950’lerin başında Türkiye’ye gelmiş. Onlarca fabrika kurmuş. Sana ve Vita gibi, geliştirdiği Türk markalarıyla ürettiği ürünleri ihraç etmiş. Türkiye’yi üretim merkezi yapmış. Her sene 200 milyon doların üstünde ihracat gerçekleştiriyor. Ama kurucuları İngiliz ve Hollandalı olduğundan yabancı kabul ediliyor.
Türk çayı, dünyada çöp olarak kabul edilir. Sadece biz içiyoruz, seviyoruz. Demleme usulümüzü kabul ettirmeden çay ihracatı yapmamız çok zor. Ünilever üç Lipton fabrikası kurana kadar sadece Türklerin yaşadığı ülkelere çok düşük hacimlerde ihracat yapabiliyorduk. Şimdi her yere çay gönderebiliyoruz. Çay ihracatımızın büyük çoğunluğunu Ünilever, Lipton markasıyla yapıyor. Fabrikalarda çalışan işçiler yabancı değil Rizeli. Çayları ekenler, biçenler Rize köylüsü. Taşıyanlar Türk şoförleri. Vergiler Rize vergi dairesine ödeniyor.
Dondurmada da durum benzer. İhracatımızın büyük çoğunluğunu Ünilever, Algida markasıyla, kırktan fazla ülkeye yapıyor. Sütleri ve meyveleri çiftçimiz veriyor. Hammaddeleri ve dondurmaları nakliyecilerimiz taşıyor. Fabrikalarda Konyalılar ve Çorlulular çalışıyor ama Ünilever yerli ve milli değil. Ünilever sektöre girmeden önce dondurma ihracatımız yok denecek kadar azdı. Şimdi başta Mado olmak üzere çok sayıda şirketimiz ihracat yapıyor.
Ünilever sadece bir örnek. Türkiye’yi üretim üssü yapmış, yüzden fazla ülkeye her yıl 200 milyon dolardan fazla ihracat yapıyor. Kaç tane ‘’yerli ve milli’’ şirket var bu kadar ihracat yapan? Yabancı şirketler aynı zamanda bir okuldur. Dünyanın her tarafına milyarlarca dolar ihracat yapan gıda, kimya, temizlik ve otomotiv şirketlerimizin yöneticilerine, mühendislerine hatta ustalarına bakın. Ekseriyeti uluslararası bir şirkette çalışmıştır.
Kamuoyumuzdaki genel kanaat, uluslararası şirketlerin ülkemizi sömürdüğüdür. Petrolümüz, gazımız zengin maden yataklarımız olsa bu sav haklı olabilirdi. (Bu sav bazı maden şirketleri için geçerli) Ama bu sektörler dışındaki sektörlerde marjlar düşük, rekabet yoğundur. Yani sömürme mümkün değildir. Ülkemize yatırım yapan şirketler düşmanımız değil dostumuzdur. Kendi menfaatleri gereği dostumuz olmak zorundalar. Türkiye’ye yatırım yapmışlar. Neden kötü olmamızı istesinler? Etkili oldukları ülkelerde gönüllü olarak lobimizi yaparlar. Türkiye’yi desteklerler. Türkiye uçarsa yatırımları değerlenir. Kriz olursa yatırımları değer kaybeder.
Yerli ve milli tarifimizi değiştirmeliyiz. Bu ülkede üretim yapan, insanımıza iş veren, nakliyecimize mal veren, vergi ödeyen ve bu ülkenin hammaddesini, mamulünü, tarım ürününü kullanan hiçbir şirket yabancı değildir. Bizdir, bizdendir. Yurtdışından getirdiği malları tüketiciye satan bir şirket, sahibi Türk olduğu için yerli ve milli olmaz. Yabancıdır. Hatta yabancının hassıdır. Ünilever yerli ve millidir. Doğuş Otomotiv yabancıdır.
Ülkemize yatırım yapan yabancı şirketleri düşman görme psikolojisinden kurtulmalıyız. Eğer gerçekten ülkemizi seviyorsak yerli alternatifi olan ithal ürünlere boykot uygulamalıyız. Ekonomimiz her sene cari açık veriyor. Enerji, hammadde ve yarı mamul ithalatını engellememiz mümkün değil. Eğer yerli muadili olan ithal malları satın almaktan vazgeçersek kısa vade de ithalatımız dolayısıyla cari açığımız azalır. Yerli malların tüketimi yükseleceğinden üretim ve istihdam artar.
Orta vadede, ithal mal satılmadığını gören şirketler ülkemize yatırım yaparlar. Wolksvagen ülkemize satış yapamıyor olsaydı şimdiye kadar elli kere fabrika kurardı. Yani ithal tüketim mallarını almamamız sadece cari açığı azaltmaz aynı zamanda üretim ve istihdamı da tetikler. Ülkemize yatırım yapan yabancı şirketlerin hepsinin ihracatçı olduğunu göz önüne aldığımızda ihracatımızda artar.
Bazı okurlarım ‘’O zaman devletimiz tüketim mallarının ithal edilmesini yasaklasın’’ çözümünü önerebilirler. Biz ithalatı yasaklar ya da vergileri yükseltirsek diğer ülkelerde aynı şeyi bize yaparlar. İhracatımız ve üretim hacmimiz azalır yani cari açıkta değişen bir şey olmaz.
Ama millet yerli üretime yönelirse tablo tamamen değişir. Bizim gibi enerji ithalatçısı olan Çin, Japonya ve Kore cari fazla veriyorlar. İhracatları ithalatlarını katlıyor. Zira tüketim malları ithalatları çok çok az. Japonlar, Çinliler ve Koreliler yerli muadili olan ithal ürünleri asla almıyorlar. Ya onlar kadar milliyetçi değiliz ya da akıllı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.