BRİCS 2000’lerin başında, hızlı büyüyen dört ülkenin (Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya) yetkililerinin zaman zaman toplanarak görüş alışverişinde bulunmalarıyla başladı. Bu ülkelerin ortak özellikleri G-7 üyesi olmamalarıydı. BRİCS ülkeleri, Amerika önderliğindeki G-7 ülkelerinin dünyada tek söz sahibi güç olmasından rahatsızdılar. Ekonomik olarak hızlı büyümelerine ve uluslararası ekonomide ağırlık kazanmalarına rağmen dünya siyasetinde yeterince etkili olamadıklarını düşünüyorlardı. Birlik 2009 yılında resmen kuruldu ve 2011 yılında G. Afrika’yı bünyesine kattı.

BRİCS’i doğuran toplantıların başlamasından 2024 senesine kadar olan süreç değerlendirildiğinde BRİCS’in kayda değer bir başarısına rastlamıyoruz. Mevcut ekonomik düzeni değiştirip daha adil bir düzen getirmeyi planlıyorlardı. Bırakın düzen getirmeyi bir alternatif dahi öneremediler. Dolara karşı alternatif para birimi oluşturacaklardı. Hiçbir ülke diğer ülkenin para birimini kabul etmedi. Euro gibi ortak para birimi oluşturmayı planladılar ama bu konuda adım dahi atamadılar. BRİCS ülkeleri birbirlerine gümrüklerde, yatırımlarda, para transferinde hiçbir ayrıcalık yahut avantaj tanımıyor.

BRİCS ülkeleri içinde hızlı büyümeye devam edenler, yavaşlayanlar ve tökezleyenler oldu. Özellikle Çin ve Hindistan’ın dünya siyasetinde önemleri katlanarak artsa da bu artışın BRİCS’le hiçbir ilgisi yok. BRİCS ülkeleri gelişmelere ortak tepki veremiyorlar zira dış politika öncelikleri ve menfaatleri farklı. Örneğin, Hindistan ABD’yi ortağı olarak görürken Çin ve Rusya açısından ABD, potansiyel düşman. Çin ile Hindistan’ın arası hiçbir zaman iyi olmadı, zaman zaman savaştılar. Halen anlaşamadıkları onlarca büyük sorun var. Yabancı yatırımları çekmek için kıran kırana rekabet ediyorlar.

Üye ülkelerin kuruma yüklemek istedikleri anlamda farklı. Çin, BRİCS’ in ABD karşıtı siyasi bir yapılanma olmasını isterken, Hindistan, G. Afrika ve Brezilya hem ABD karşıtı değiller hem de örgütün siyasi gündemi olmasına muhalifler. Uluslararası kuruluşlarda, başarılı olabilmek için, organizasyonu sürükleyen bir lider ülkenin olması çok önemlidir. NATO’da ABD, AB’de Almanya, Bağımsız Devletler Topluluğunda Rusya ve İngiliz Milletler Topluluğunda İngiltere lider ülke. BRİCS’te lider ülke olmadığı gibi hiçbir üye bir başka üyenin liderliğini asla kabul etmez.

Kısaca özetlediğimiz bu gibi nedenlerle bugüne kadar hiçbir varlık gösteremeyen BRİCS ülkeleri örgütü genişletmeye karar verdiler. İlk adım olarak Mısır, İran, Suudi Arabistan, BAE, Etiyopya ve Arjantin birliğe katıldı. Yeni üyelerin katılması dahi eski üyelerin pazarlığıyla oldu. 40 civarında ülkenin BRİCS’e üye olma iradesi var. Bu kadar geniş kapsamlı olan ve ideolojik hareket etmeyen bir birliğin toplantılarına katılması, mümkün olan en kısa sürede üye olması, Türkiye’nin takip ettiği çok boyutlu ve tarafsız dış politikaya uygun.

NATO üyeliğimizin BRİCS üyeliğine mani olacağı iddia ediliyor. BRİCS’in savunma ve askeriye konusunda hiçbir çalışması, gündemi, planı ve programı yok. Dolayısıyla bu iddia geçersiz. BRİCS’in ekonomi konusuna yoğunlaşacağı kesin fakat bu kadar çok sayıda, rakip ve coğrafi olarak birbirinden kopuk ülkenin AB gibi bir birlik kurması da olası gözükmüyor. Zaten bugün itibariyle üyeler birbirlerine hiçbir avantaj sağlamıyor. Türkiye ŞİÖ’ ye üye değil ama ŞİÖ’ ye üye bile olsa, ŞİÖ üyelerinin çoğu aynı zamanda BRİCS üyesi.

BRİCS’ in ilerleyen süreçte G7’nin alternatifi olması hem ülkemiz hem de insanlık için çok olumlu bir gelişme olur. Dünya ABD’nin pervasız ve hesapsız hareketlerinden kurtularak bir dengeye kavuşur. Türkiye’nin G7 üyesi olması mümkün olmadığından BRİCS üyesi olması yararına olacaktır. BRİCS üyesi Türkiye, NATO ve AB nazarında daha değerli olacaktır. NATO üyesi, TDT lideri ve AB ile gümrük birliği olan Türkiye’nin BRİCS’in öncü ülkelerinden biri olması mukadderdir. Genişleme tamamlandığında üyelerin aşağı yukarı yarısının Müslüman devletler olması da Türkiye’yi güçlendirecektir.

Türkiye, TDT üyelerini BRİCS’e üye olmaya teşvik etmeli. TDT üyelerinin BRİCS’e üye olmasına bu ülkelerle ŞİÖ bünyesinde yakın iş birliği geliştiren Rusya, Çin, Hindistan ve İran itiraz edemez. Bu siyasetin doğal sonucu, BRİCS bünyesinde bir Türk bloğu oluşması yani Türk ülkelerinin hepsinin etkisinin artmasıdır. Türk memleketlerinin uluslararası ekonomiye intibak etmeleri ve kalkınmaları ivme kazanacaktır. Türk cumhuriyetlerinin BRİCS’e üye olmaları, Rusya ve Çin karşısında güçlenmelerine imkan sağlar. Baştan iyi kurgulanırsa KKTC’nin en azından gözlemci ülke olması sağlanabilir. Zira AB ile tüm iplerini atan Rusya, Rum kesiminin AB üyesi olmasından rahatsız olan Çin bu siyasete destek vereceklerdir.