
Alparslan Güler
Maturidilik her derde deva mı?
Türkiye’de, Maturidiliği uyguladığımızda ilerlediğimiz, Yavuz Sultan Selim Mısır’dan Eşari din adamlarını getirdikten sonra Eşariliğin ağır bastığı ve bu nedenle gerilediğimiz gibi yaygın, hiç sorgulanmadan kabul edilmiş dolayısıyla yanlış bir tespit var. Bu tespiti yapanlar doğal olarak Maturidiliği neredeyse bütün sorunlarımızın çaresi olarak görüyorlar.
Bu tespit doğru olsaydı hiçbir zaman Eşariliğin etkili olmadığı Türkistan’ın, Hindistan’ın ve Horasan’ın geri kalmaması gerekirdi. Bu coğrafyalar en ileri medeniyet havzaları olduklarında da karanlıklara gömüldüklerinde de sömürgeleştirildiklerinde de halk ve aydınlar Maturidi’ydi. Bu tespit doğru olsaydı her zaman Eşari olan Endülüs’ün hiçbir zaman ilerlememesi gerekirdi. Endülüs çok ileri bir medeniyetken de yok olduğu günde halkı, aydınları ve devlet adamları Eşariydi. Demek ki ‘’Maturdiyken ilerledik, Eşari usulünü benimseyince geri kaldık’’ tespiti yanlış.
Meseleye Osmanlılar açısından baktığımızda da durum benzerdir. Osmanlı medreselerinde 14-15-16-17-18 ve 19. Yüzyıllarda okutulan kitaplar neredeyse 1-1 aynıdır. Aşağı yukarı tamamının müellifleri Eşari mezhebine mensuptur. Osmanlıda halk Maturidilik ve Eşarilik bilmezdi. İlim ve din adamlarıysa retorik olarak ‘’Maturidi’yiz’’ derlerdi. Öyle ki İmam Maturidinin eserlerinin tercümesi dahi yapılmamıştır. Yani ne Osmanlıda ne de İran ve batısında kurulan diğer Türk devletlerinde, devlet ve eğitim hayatında, Maturidilik hiçbir zaman etkili olmadı. Kurulduğunda da zirvedeyken de yıkıldığında da Osmanlı medreselerinde aynı kitaplar okutuluyordu.
Ayrıca Osmanlı, orduyla ilgili dallar dışında, bilimde hiçbir zaman iddialı olmadı. Osmanlının büyük sultanları, komutanları, devlet adamları, mimarları, şairleri, evliyaları, din adamları ve denizcileri vardır ama bilim adamları yoktur. Ali Kuşçu gibi sürekli referans yapılan bilim adamları Osmanlı toplumunda yetişmemiştir. Kuşçu’nun İstanbul’da kaldığı süre iki yıldır.
İmam Maturidi, İmam Eşari ile aynı tarihlerde fakat ondan çok uzakta, Türkistan’da yaşamış bir Hanefi alimiydi. İslam’la henüz tanışan Türkistan’da; Gök Tanrı dinine, Budizm’e, Maniciliğe, Hıristiyanlığa, Mecusiliğe, Brahmanizm’e ve Zerdüştlüğe mensup kalabalık gruplar yaşıyordu. Ayrıca her mezhepten Müslüman vardı. Bu nedenle İmam Maturidi İslam’ı savunan, iman ve itikat ağırlıklı eserler verdi. İslam’a getirilen eleştirileri cevapladı. Eserlerinde akla ve bilime önem verdiği bir hakikattir. Zaten akla ve bilime önem vermek ve şartlar değiştiğinde hükümlerinde değişeceği anlayışı Hanefiliğin alamet-i farikasıdır.
Eşariliğin ise neden sonuç ilişkisini kabul etmediği ve akla önem vermediği doğrudur. Yani teorik olarak Maturidilik bilimin gelişmesine ve akla dayalı yönetimlerin tesisine Eşarilikle mukayese edilmeyecek derece de müsaittir. Burada ihmal edilen husus şu ki; itikadi mezhepler hiçbir zaman mensuplarının gündeminde olmamıştır. Onları çok fazla ilgilendirmemiştir. İbni Haldun’un, Cezeri’nin ya da İbni Rüştün Eşari olmaları devrim yaratan bilim adamları olmalarını engellemedi. Günümüzden örnek vermemiz gerekirse Türkiye’nin yüz akı Aziz Sancar’da Şafii, Eşari’dir.
Türklerde (dolayısıyla Müslümanlarda) bilimsel gelişme Selçuklular döneminde durdu. Bunun temel nedeni anılan dönemde Şii hilafetinin ve Şii devletlerinin kurulmuş olmasıdır. Hilafetlerini ilan eden Fatımiler, Türk coğrafyası ve Endülüs dışındaki İslam topraklarını ele geçirdiler. El Ezher medreselerinde yetiştirdikleri binlerce daiyi İslam dünyasının her tarafına gönderdiler. Dailer yaptıkları Şiilik propagandasıyla geniş kitleleri etkiliyorlar, düzenledikleri suikastlarla devletleri sarsıyorlardı.
Bu gelişmeye kadar İslam dünyasında devlete isyan etmemek şartıyla fikir özgürlüğü vardı. Farklı mezheplere ve dinlere mensup fikir ve din adamları halifelerin ve sultanların huzurunda düzenlenen meclislerde tartışırlardı. Tam anlaşılsın diye açayım, mesela Şii alimler Halifenin huzurunda hilafetin Hz. Ali’nin evlatlarının hakkı olduğunu savunurlar, Sünni alimlerde buna itiraz ederlerdi. Kırmızı çizgi silahtı. İlim adamlarının önceliği keşifler, icatlar ve bilimsel gelişmeydi.
Fatımilerin Türklerin varlığını ve inançlarını tehdit etmesi bu ortamı değiştirdi. Öncelik Şiilikle mücadele oldu. El Ezher’e karşı, amacı Şiilikle mücadele etmek olan ve Eşariliği esas alan Nizamiye medreseleri kuruldu. İlim ve din adamları devlet memuru haline getirildi. Yani hür düşünce yerini devletin ideolojisinin savunulduğu bir ikilime bıraktı. Kaynaklar doğal olarak bilim yerine Şiilikle mücadeleye aktarıldı.
200 yıllık bir mücadeleden sonra İsmaililik tasfiye edildi ama eski iklime bir daha dönülemedi. Dailerden hemen sonra haçlı seferlerinin ve Moğol istilasının başlaması da eski iklime bir daha hiç dönülememesinin nedenlerindendir. Hanefilikle Ehli hadis denilen üç mezhep, Sünni üst başlığında bu dönemde, Şiiliğe karşı güç birliği yapmak amacıyla birleştirildi. Bu mezheplerin farkları göz ardı edildi.
Nizamiye medreselerinden itibaren Türk dünyasının batısında kurulan medreselerde Eşariliğin esas alınması, başta Osmanlı imparatorluğu olmak üzere güçlü Türk devletlerinin kurulmasını engellemedi. Ya da medreselerde Maturidiliğin esas alınması Türkistan’ın geri kalmasına ve karanlığa gömülmesine mani olamadı. 10 000 binden fazla askeriyle 100 kişilik Rus birliğine yenilerek Sibirya’yı kaybeden ve ateşli silah kullanmadığı için mert olması ile övünen Küçüm Han Maturidiydi. Kuzey Müslümanıydı.
İlerlememizle veya geri kalmamızla bağlı olduğumuz itikadi mezheplerin ilgisi yoktur. Bir devlet iyi yönetilirse güçlenir, halkı zenginleşir. Kötü yönetilirse zayıflar. Bir millet gelişmelere intibak ederse hatta öncülük ederse güçlenir edemezse yok olur. Bu Cenabı Allah’ın sünnetidir. Sonuçlar sebeplere bağlanmıştır. Mezhepler Müslümanların ibadet, iman ve hukuklarını belirleyen fikir akımlarıdır. Devlet yönetim sistemleri değillerdir. Öyle bile olsalar İmam Hanefi öleli 1200 yıldan, İmam Maturidi öleli 1000 yıldan uzun süre oldu. Devlet dediğimiz olgu tamamen değişti. İğneyi bulmak istiyorsak kaybettiğimiz yerde aramalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.