Son günlerde İYİ parti başkanı Meral Akşener’in ağırlığı toplum kantarına çıktı.

Gerçek anlamda denendi, sınandı bir liderlik sınavından geçti.

Başarılı oldu mu yoksa olmadı mı bunu zaman gösterecek.

Ama Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı açıklanırken kenarda iğreti duruş göstererek ve somurtarak bir duruş sergilemesi kendisinin de kendi performansının memnun olmadığını gösteriyor.

Bir tanımlama vardır şöyle der “Açığa çıkmış güç güç değildir asıl güç hissettiren güçtür.”

Meral Akşener Hanım hiç bu kadar sahici bir şekilde halkın terasa çıkmamıştı.

Daha önceki siyasi hareketlerin de arkasında veya üstünde hep kendinden önce birileri vardı.

Meral Akşener Tansu Çiller zamanında Mehmet Ağar ve FETÖ kontenjanından sekiz ay içişleri bakanlığı yaptı.

28 Şubat sürecinde ikircikli, bir yandan başörtülülerin hakkını savunan diğer yandan için darbe meraklısı balans ayarcısı generallerin dikte ettikleri özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamaları hayata geçmeye çalışıyordu.

Türkiye 2000’li yılların başında yeni yapılanmalara gebe iken, Meral Akşener kendisini iç işleri Bakanı yapan DYP’den ayrılıp Ak Partinin muhtemel kurucuları arasında yer alır.

ABD de tezgahlanan Ak Parti 2001 yılında Kurucular kurulunu Afyon’da toplamaya karar verir.

Meral Akşener Ak Parti’nin kurucular toplantısında var iken sadece makam pazarlıkları sonucu Tayyip Erdoğan anlaşamayınca Afyon’dan geri döner ve MHP ye katılır.

MHP ve Devlet Bahçeli, Meral Akşener için bir sığınacağı liman olmuştur.

MHP bayan politikacının az olduğu bir mecradır. Hal böyle olunca Meral Akşener’e Gündoğmuş ve meclis başkanvekiline seçilmiştir.

İçişleri Bakanlığı’ndan sonra meclis başkanvekilliğinde kendini gösterme fırsatı bulmuştur.

MHP’de Devlet Bahçeli’ye muhalif olan insanlar için bir umut olmuş ama kendisine genel başkanlık adaylığı yolunu gösterenlere “Devlet Bahçeli benim ağabeyim bana sahip çıktı. O genel başkan olduğu müddetçe ben MHP’nin genel başkanlığına aday olamam” diye cevap vermiştir.

Meral Akşener’in MHP’ye genel başkan olma fırsatı MHP 2015 seçimlerinde kazandığı milletvekillerinin yarısını kaybetmesi sonucu ayağına gelmiştir. Tabi oda bu fırsatı kaçırmamış bir muhalif grup oluşturarak MHP’de olağanüstü kongre girişimde bulunmuştur.

MHP delegeleri Meral Akşener’e inanmış olağanüstü kongre için sadece seçim gündemi ile toplanması için imza vermiştir.

Fakat garip olan olağanüstü kongre toplanmış tek gündem maddesi ile toplanması istenen kongreye sekiz madde ilave edilmiştir.

Halbuki siyasetle çok az ilgisi olan herkes bilir ki olağanüstü kongrelerde gündeme madde ilave edilmez.

Olağanüstü kongreye gündem maddesi kongre sırasında eklenirse bu kongrenin iptalini gerektir.

Yani toplanan kongrenin iptal edileceğini bile bile sayın Akşener olağanüstü kongreye gündem maddesi ilave etmiştir ve doğal olarak MHP’nin toplanan kongresi iptal etmiştir.

Mağduriyet edebiyatı burada başlamıştır.

İYİ Parti yine de Türk toplumu tarafından umutla karşılanmış. Gerek Türk milliyetçileri nezlinde yüksek bir karşılığı olan Ümit Özdağ’ın katılımıyla seçmen de karşılığı yüzde yirmilerle ifade edilmeye başlanmıştı.

Yüzde 20’lerle ifade edilen İYİ Parti seçimde yüzde 9,8 rey aldı. Cumhurbaşkanı adayı olan Meral Akşener ise yüzde 7,2 rey aldı.

Başarısız olan istifa eden evine kapanan Meral Akşener bir kısım partinin çağrısına tekrar genel başkanlık koltuğuna oturdu.

Toplumun 45 milletvekili vererek meclise gönderdiği parti daha ilk günlerde on milletvekillerini kaybederek 35 milletvekili olan bir gruba düştü.

Fakat bilinmeyen yerlerden Meral Hanım için bir başarı rüzgârı estirmeye çalışıyordu.

Yerel seçimler geldi Meral Akşener’in başında bulunduğu İYİ Parti CHP ile seçim ittifakı yaptı. Kesin olarak tüm Türkiye’de bir il kazanamadığı halde sadece 22 ilçe belediyesi kazandı. Ve topluma bu durum bir başarı olarak yutturuldu.

Son birkaç günde yaşadıklarımız ise Türkiye’nin hangi kişilerin ellerinde nasıl talihsiz bir karanlığa sürüklenmek istendiğinin tam olarak bir göstergesidir.

Hanımefendinin siyasi hayatı tam olarak git gellerle doludur. Dünya siyaset tarihinde örneği var mıdır bilmiyorum ama Türk siyasi tarihinde oportünizmin Everest’i olarak tarif edebileceğimiz, her ya dönebilen, kazanmak ama her şeye rağmen kazanmak üzerine kurulu, ilkesiz bir siyasi örneğiyle karşı karşıyayız.

Türk milliyetçiliğini eğip büken Ernest Renan’la milliyetçiliği tarif eden, melez bir etnisite politikası olduğunu açık açık söyleyen, partisinden Türk milliyetçilerinin sistematik bir şekilde tasfiye eden bir siyasi figürün birkaç gündür bir çuval gibi yere yayılarak düştüğünü gördük.

2017 yılında İngiliz The Gurdian gazetesi Türkiye’de siyasete yön verecek insan olarak tarif etmişti Meral Akşener’i.

O zaman tek bir anlam verememiştik bu duruma fakat bugün durumu daha iyi anlayabiliyoruz.

Hanımefendinin tercihlerinin neden hep dış bağlantılı kişiler olduğunu, neden hep karışık ilişkileri olan insanların partisinde tercih edildiğini şimdi daha iyi anlayabiliyoruz.

Türk milleti olarak emperyalizmin aparatlarını kurucudur Mustafa Kemal Atatürk gibi yenemezsek belki bizim nesil belki bizden sonraki nesiller bu topraklarda gün yüzü görmeyecekler.

İnsanları değerlendirirken lütfen biraz daha dikkatli inceleyelim.

Biraz daha araştıralım.

Nereden gelip nereye gittiğini biraz daha öğrenelim.

Hayata millet penceresinden bakalım...