Türk milliyetçilerinin siyasi mücadelesine baktığımızda bizden olanlar yani aramızdan çıkanlara çok zor sıkıntılı ve riskli dönemlerde lazım olursak geçici olarak fırsat verilir.

Siyasetin geriye bıraktırdıkları diye ara sıra yazılar yazarım, değerli insanların nasıl değersiz işler yaptığını, kıymetli insanların nasıl kıymetsiz şeylere değer verip, değerler zincirinden kopup üç kuruşluk menfaat için fırıldak olmalarını görmek çok acıdır dostlar çok acı.

Daha sonra başka kapıların desteklediği adaylar önemsenir ve önemli hale getirilir.

Nedense sadece bizim arkadaşlarımız mayınlı tarla da gezdirilirler ya bir yere hiç getirilmez ya da gelse çabuk harcananlar olurlar!

Daha dün gibi çok iyi hatırlıyorum; Meral Akşener’le bile Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde demokrasi mücadelesine çıktığımızda canıyla malıyla gazetesi ile kısaca her şeyiyle Meral Akşener’in yanında durmak bir yana daha sonra İstanbul’da ve Ankara’da ilk ofisleri açan içindeki çalışanları dahi finanse eden sadece bir dönem milletvekili yapan Ahmet Çelik idi.

O Ahmet Çelik ki 45 yıllık çileli dava adamlığı mücadelesiyle, her şeyini ortaya koyarak 24 saat İYİ Parti’ye hizmet etmiş değerli bir Türk milliyetçisi ve ülkücü hareket de çok seveni olan değerli bir isimken bu seçimde listelerde yer bulamadı!

Bu söylediklerimi bize yabancılar, siyasi hasımlarımız veya rakiplerimiz yapmıyor. Türk milliyetçilerini, yastık altı tabancası gibi gören sakat anlayış onları sadece meşakkatli günlerde hatırlıyorlar.

Bugün baktığımızda bütün partiler ön saflarına bunları alabiliyor ama sadece bir dönemlik DEVA Partisine bakıyorum Ramiz Ongun gibi hayatının 70 yılında mücadele vermiş bir insanı hiç utanmadan çekinmeden kenara koyabiliyor.

Kılıçdaroğlu’nun şahsında (CHP’ye gönül verenler demeyelim de) demokrasi mücadelesinde destek vermek isteyen ülkücülerin durumu zaten içler açısı ama bu durumu maalesef CHP’liler değil kendini Türk milliyetçilerinin önderi Sayın Meral Akşener sağlıyor. CHP’ye milliyetçi adaylar yazılmayacak diye diretmesi hakikaten çok düşündürücü!

Diğer yandan bakıyoruz İYİ Parti yola çıkarken en fazla ivme katanların içinde ve önünde olan iş hayatını ve sağlığını riske atıp bozan İsmail Hakkı Altun belki de hiç hatırlanmıyor bile!

Zafer Hareketini "Zafer" yapan Mustafa Kaptan’a yapılan vefasızlıklar bugün tekrar lazım diye numaradan sadece menfaat için pişmanlığa dönüşmesi Ümit Özdağ için ancak çok komik ve nafile!

Partilerde bıraktığımız dostluklar partilerde kalmış değerli arkadaşlıklar her ne kadar hüzün verse de bir kısmı kalplerde yaşayacak.

Arkadaşlarımızın makam merakı hoşgörü ve anlayış göstermeye değerdir. Bu sözüm makama, çıkar için yancılığa talip olanlara değil tabii ki onları yok hükmünde saymak lazım, ancak ileriye dönük hesabı olan, siyasette önemli figür olabilecek dostlarımız da yok değil. Örneğin Zafer hareketinde kendini iyi yetiştirmiş geleceğin figürleri arasına girebilecek vasıfları olan Bayram Kazancı’yı Zafer Partisi Bursa birinci sırada görmek sadece manevi bir değeri ifade ediyor.

Siyasetin bıraktırdıkları diye ara sıra yazılar yazarım, değerli insanların nasıl değersiz işler yaptığını kıymetli insanların nasıl kıymetsiz şeylere dostluktan iddia eden ilk günden fazla değer verdiklerini görmek çok acıtır dostlar çok acı.

Bizden bir arkadaşımız bir yere gelmeye başladığında ilk yok etmek için işaret fişeğini yine dün birbirleri için ölen sözde Ülküdaşlık hukuku yapar!

Bu sefer komünistlerin öldüremedikleri PKK’lıların öldüremediklerini Elazığ’da ülkücü kimliğiyle İrfan Sönmez adlı değerli dava adamına yaparlar.

İrfan Sönmez İYİ Parti yüzünden sadece iftiralarla zulme uğramış tutuklanmış beraat etmiş bir insan olduğu halde bu seçimde İYİ Parti temayüllerinden birinci çıkıp listelere Elazığ birinci sırada milletvekili aday oldu diye kıskançlıktan çatlayan sözde ülkücüler her yolu mübah sayarak iftira çıtasını yukarı taşıdılar.

Efendim İrfan Sönmez’in bir konuşması üzerinden bir beyanat üzerinden yaftalamak denilmiş gibi insafsızca saldırdılar. 

Kısacası bir ülkücünün iyi bir yerlere gelmesini istemeyenler de ülkücü olunca acı acı tebessüm etmek gerekiyor.
 

Yaftalamak bu ülkede çok kolaydır; ver bir dilekçe yaptır bir iki haber çamur at izi kalsın hesabı iftiralarla değerli insanları mahkûm etmek anlayışı ucuz bir anlayış da olsa zaman zaman kötü niyetleri amacına ulaştır.

Ülkücüler dışında herkesin hata yapma hakkı vardır gaflet ve delalete düşme hakkı vardır tövbe etme hakkı vardır özür dileme hakkı vardır ama ülkücülere yaşama hakkı bile yoktur.

Ülkücüler derken partilere ipoteklenmiş iradesini teslim etmiş insanlardan bahsetmiyorum sivil ve bağımsız siyasetin simgelerinden bahsediyorum tavır adamlarından, duruş adamlarından, ilkeli insanlardan korkusuz insanlardan bahsediyorum.

Evet dostlar Ramazan’ın son günlerinde içimdeki hicranı sizlerle paylaşarak bayrama umutla girmek istiyorum.

Bu vesileyle deprem bölgesine gidip resimlerini çektirdikten, propagandalarını yaptıktan sonra oraları unutanlara diyorum ki Bayramınızı Bayramlarımızı gelin gidelim Türk milletinin acılarını paylaşarak bölgede yapalım.