12 Eylül darbesi için çok şey yazıldı çizildi.

Fakat herhalde en anlamlı söz ABD büyükelçisinin, ABD Dışişleri Bakanına sabaha karşı gönderdiği “Bizim çocuklar başardı” mesajının ortaya çıkmasıydı.

O gün ülkemizde ABD’nin “Bizim çocukları” devletin yönetimini ABD adına gasp etmişti.

Sormamız, aramamız ve bulmamız gereken bu günkü ABD’nin çocuklarıdır .

Aslında ABD’nin mevcut başkanı ve iddialı başkan adayı ülkemizdeki ABD çocuklarını açık açık söylüyorlar.

Birisi kişisel dostluğuyla izah ederken diğeri bundan sonra işbirliği yapacaklarını “dostlarımız” olarak niteliyor.

12 Eylül öncesindeki uygulamalarıyla Türk milletinin üstünden silindir gibi geçti.

Eski MİT mensubu rahmetli Mahir Kaynak’ın “yaşanan önemli olayların kim tarafından ve neden yapıldığını anlamak istiyorsanız Yapılan işin kime yaradığına bakmanız gerekir” diye bir izahı vardı.

12 Eylül 80’den sonra ülkemizde ve ülkemiz çevresinde yaşananları incelediğimizde hayatımızın her anında bir ABD etkisi görürüz.

Turgut Özal’la başlayan bu güne kadar süregelen tam ABD endeksli hükümetlerle yönetiliyoruz.

12 Eylül 80’in hemen akabinde darbecilerin ABD’ye verdikleri söz üzerine komşumuz Yunanistan NATO’nun askeri kanadına dahil edildi.

Bu gün Aoğu Akdeniz’de yaşadıklarımıza bakıldığında NATO dışındaki Yunanistan ile NATO içindeki Yunanistan farkını analiz edebiliriz.

80 öncesinde Sovyetlerdeki ekonomik çöküntü sinyalleri görülmekte idi ve Sovyetlerin parçalanma ihtimali ciddi bir olgu idi (Aslında Sovyetlerin bir gün dağılacağını ilk gören Atatürk idi ve Nahçivan’la olan 10 kilometrelik sınır o zamanın şartlarında Türk dünyası ile geçiş yolu olsun diye mutlak temin edilmiştir)

Sovyetler parçalanınca tabii olarak Orta Asya’da Türk devletleri kurulacak ve güçlü bir Türkiye dünya ölçeğinde yükselen milliyetçilik fikirleriyle Türk birliğinin başat aktörü öncüsü olabilirdi.

Güçlü bir Türk birliği dünya ekonomisinin önemli bir gücü olabilir ve ABD’nin emperyalist hedeflerine engel olabilirdi.

12 Eylül’e kadar yaşanan Türk genliğinin birbirini kırması ülkemizin gençliğindeki lider kadroların ya canını alarak ya da yıllarca cezaevlerinde yatırarak Türkiye’nin yetişmiş lider yönetici kadrolarından mahrum kalmasına ve çoraklaşmasına sebep olmuştur.

Bu günde değişen bir şey yoktur ülkemizin yetişmiş değerli gençleri yüzde 65 oranında hayatını Türkiye dışında geçirmek istemektedir.

12 Eylül’den sonra ABD kurduğu PKK suç örgütünün yıllarca yaptığı terör sonucu binlerce gencimizin toprağa düşüp şehit olmasına ve bir hesaplamaya göre yaklaşık 300 milyar dolar fazladan harcama yapmamıza sebep olmuş olduğu gibi ülkemizin güneyinde bir koridor devlet kurulma noktasına getirmiştir.

12 Eylül 80 sonrası emperyalizmin uyguladığı politikalar 2000’li yılların başında “Büyük Ortadoğu Projesi “ adıyla devam etmiş ve halen de ediyor.

12 Eylül 80 ne bir sondur nede bir başlangıçtır, emperyalizm tren yolunun bir ara istasyonudur.

Bundan sonra yakamızdan tutulup sarsılmak istemiyorsak, çocuklarımızın güvenli ve sağlıklı bir ortamda yaşamasını istiyorsak, bizden sonraki nesillerin fikri hür vicdanı hür irfanı hür zengin bireyler olarak ömür geçirmesini istiyorsak, yaşadığımız topraklarda millet olarak ilelebet bağımsız yaşamak istiyorsak, Dünya Türklüğü ile dilde işte fikirde birlik kurup yaşamak istiyorsak, ABD’nin veya başka emperyal güçlerin “bizim çocuklar” veya “dostlarımız” dedikleri insanları ABD askerlerine dua edenleri BOP eş başkanlarını iyi tanıyalım.

Bilelim ki bu topraklarda onların çocukları hiç bitmeyecek.

Ama Oğuzda da er tükenmeyecek.

Oğuz erlerini ayağa kaldıralım devletimizin yönetimini mutlaka ama mutlaka bir Türk e emanet edelim.