Geçen haftanın en çok konuşulan konularından biri sayın Cumhurbaşkanının Bozkurt işareti yapmasıydı. Hafıza sorunu olan bazı ahmaklar bunu "bir gün herkes ülkücü olacak" diye, bir zafer gibi takdim ettiler. Sn Cumhurbaşkanının da istediği buydu. Yaptığı hareketin ülkücü tabanda onaylanmasını,Cumhurbaşkanlığı seçiminde ülkücülerin kendi dolmuşuna binmesini bekliyordu. Bazıları bu dolmuşa çok önceden binmişti, bazıları da bozkurt işareti görünce bindi.

2010 referandumunda da benzer bir olay yaşanmış, sn Erdoğan grup toplantısında şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun ailesine yazdığı mektubu okumuş ağlamıştı. Referandumda istediği neticeyi aldıktan kısa bir süre sonra da "ben bu ülkücüleri bilirim,bunlar Fatiha bilmez,morg bekçileri" demiş, ülkücülerin kendine verdiği desteği unutmuştu.

Ülkücüler yaşadıkları hayal kırıklıklarından dolayı büyük tecrübe edindiler. Bozkurt işareti yapmanın hiç bir anlam ifade etmediğini bilmeleri gerekir. Ülkücülere uzman çavuş ve sözleşmeli erlikten başka bütün kapıları kapatanların "bir bozkurt işaretiyle" bu camiayı aldatamayacaklarını düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı oyunu kurallarına göre oynuyor. Amacına ulaşmak için her toplum kesimine zeytin dalı uzatmaktan imtina etmiyor. Kimse de bunu yadırgamıyor. Ama başka bir parti farklı bir toplum kesimine el uzattığı zaman, hem kendi içinde eleştiriliyor, hem de AKP'nin ağır eleştirilerine maruz kalıyor. Söz gelimi çözüm sürecinde PKK ile masaya oturan AKP, ama bugün PKK ile iş tutmakla suçlanan diğer partiler... FETÖ ile 12 yıl koalisyon kurup her işi beraber yapan AKP, ama bugün FETÖ ile iş tutmakla suçlanan başka partiler...

Bunları şunun için yazıyorum, İYi partinin diğer toplum kesimlerine yönelik politikaları -küçük düşünmeye- alışmış birileri tarafından sürekli eleştiriliyor. Ulusalcılara selam gönderse ulusalcı olmakla suçlanıyor,merkez sağa el sallasa geçmişin partileri ile özdeşleştiriliyor,adalet istese FETÖ'cü diye yaftalanıyor. Bazıları istiyor ki İYİ parti bir partiden çok bir dernek veya kapalı bir grup gibi faaliyet göstersin.

Türkiye'nin önündeki devasa problemleri çözmek için mutlaka kan değişimine, bu iktidardan kurtulmaya ihtiyacı var. Bunun yolu da Türkiye'yi kucaklamaktan,Türkiye partisi olmanın icaplarına göre davranmaktan geçiyor. İyi parti bunu gerçekleştirdiği ölçüde başarılı olacaktır. Sn Erdoğan'ın ülkücü harekete jest yapması da iyi değerlendirilmelidir. İYİ parti ülkücülerin adalet ve demokrasi arayışı ile yola çıktı. AKP'nin hedefine ulaşması ancak kendi seçmeni dışında kalan bir seçmen kitlesini yanına çekmesi ile mümkün. İYİ parti Erdoğan'ın bu hamlesine karşı Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma hatasına düşmemelidir. Erdoğan'ın üzerinde çalıştığı bu alanı boş bırakmamalıdır.

Geçen yazımda İYİ partinin söylemlerinde demokrasi vurgusunun öne alınmasının gerekliliğine işaret etmiştim. Ancak en az onun kadar önemli olan parti içi demokrasinin sağlanması için gerekli kanalların açık tutulmasıdır. Kendi içinde demokrasinin icaplarına göre hareket etmeyenler, ülkeye demokrasi getiremezler. Toplum demokratik uygulamaları önce parti içinde görmek ister.

Siyasi rekabette psikolojik unsurların etkisi de unutulmamalıdır. Abartılmış anketler bunun için yapılır. AKP kesin kazanır algısı bunun için oluşturulur. Geçen gün İYİ parti Genel Başkan Yardımcısı sn Koray Aydın, AKP'nin yüzde elliyi, MHP'nin yüzde 10'u bulamadığını söyledi. Oysa anketlerde AKP bırakınız yüzde elliyi, yüzde 40'ı bile bulamıyor. MHP'nin oy oranı ise en taraflı anketlerde bile yüzde 5-6 civarında. AKP yüzde elliyi bulamıyor demekle yüzde 40 civarında demek arasında çok fark var. Elliyi bulamıyor demek o rakama yaklaşıyor demektir. Mesela yüzde 49 da elliyi bulamamaktır. Onun için İYİ parti adına konuşanların daha dikkatli bir dil kullanmaları gerekir. Böyle bir ifade aslında yüzde elliyi geçiyorlar demektir. Bu da alternatif siyaset üretmeye çalışanların hırs ve heyecanlarını bitirir.Umutlarını kırar,çalışma şevklerini yok eder.

Eksiklerine,gediklerine rağmen İYİ parti iyi gidiyor. En azından oturan bir lideri yok. Altı ay gibi kısa bir sürede bazı liderlerin 20 yılda gezdiğinden daha fazla il gezdi. İl kongreleri yoğun ilgiden mitinge dönüşüyor. Bu ilgi,bu gayret artarak devam etmeli. Türkiye adım adım bir meçhule giderken kimsenin oturmaya,şikayet etmeye hakkı yok. Yapabileceğimizin azamisini yapmalıyız.