15 Temmuz sonrası, FETÖ’cü darbecilerin ve örgüt üyelerinin yakalanması için yapılan operasyonlara: bir kısmı katkı vermek, bir kısmı sevmediklerini, muhaliflerini bertaraf etmek, bir kısmının bu işlerden menfaat sağlamak ve kazanmak gibi; birçok gerekçeyle, gerçeğin yanında sahte ihbarlarla, Sayın Cumhurbaşkanın ifadesiyle “at izini it izine” karıştırmışlardı!

O dönemin FETÖ metresi ve FETÖ savarlarından, ünlenen gazeteciler, televizyonlarda adeta yarışma içinde olan sahtekâr ispiyoncuları hepiniz biliyorsunuz...

“Hocaefendi” güzellemeleri yapan, Politikacıları hepiniz biliyorsunuz!

Tam bu yarışma bitti artık, “sağduyuyla sakince doğru bir şekilde FETÖ’cü tespitine başlanacağı sırada” muhalefet partileri de yarışmaya, kendi iç mücadelesi için katılmaya başladılar!

Köy temsilcilerinden, ilçe yöneticilerine, il yöneticilerinden belediye yöneticilerine, nihayetinde genel merkez yöneticilerine kadar, açık ve aleni, delilsiz ve mesnetsiz, İftiranın bir bedeli olmadığı için FETÖ’cü ithamı yapmaktan çekinmiyor, bir çoğu!

Yerel kanallardan, ulusal kanallara, yerel yazılı medyadan, yerel TV kanallarına kadar, herkes önüne engel olduğunu gördüğüne; FETÖ’yü yapıştırıyor!

Bu kadar FETÖ iddiasının oturduğu alan, hukuki değil. Bu İftira mekanizması en çokta gerçek FETÖ’cülere yarıyor olması da ayrı bir konu.

Adeta sulandırılmak istendiği açıkça görülen bu yöntem, adeta siyasetin yönetme biçimine dönüşüyor!

Cumhur ittifakının FETÖ ithamlarından yorulan muhalefet, Cumhur ittifakı ithamını kesince, bu ithamları kendi içinde devam ettirmesi, çok şaşırtıcı seçmen açısından.

Bu yazıyı okuyan değerli Habererk okuyucuları “ne yapsınlar? Cumhur ittifakı içerilerini kaşıyor! Turuva atı yolluyor!” diyeceklerdir…

Hâlbuki kuruluş aşamasında sayın Akşener'i bizzat uyardığım, Ali Lapanta konusu unutulmuşa benziyor!

Ne idi Ali Lapanta konusu: Kurucular kurulu listesinde yer alıp, Merhum (katledilen, şehit) Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşürülen, helikopter arama kurtarma çalışmalarını koordine eden alan komutanı idi! Bu suikast ile ilgili açılan, yeni bir davada, şu an sanık sandalyesinde oturmaktadır!

Bu kişi milliyetçilerin tepkisi ile istifa ettirilmiş idi.

Bu suikastın ardında FETÖ çıkma ihtimali oldukça güçlüdür.

İstanbul ile ilgili 8 milletvekili bulunmaktadır. İki istifa, bir ihraç bulunan bu vekiller dışında kalanlardan genel merkez yapısında olan (uyumlu) kaç vekil bulunmaktadır? Bu kadar isabetsiz yanlış aday tespitinin arkasındaki gerçekler çok daha beterdir.Divan ve G.İ.K de İstanbul’dan kaç üye vardır?

Herkes “şunlar bunlar tasfiye ediliyor diyor!” aslında İYİ partide “İstanbul tasfiye edilmiyor” mu?

Bu tasfiye sessiz bir şekilde İstanbul’da kabul görecek mi sanılıyor?

İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, “2800 kadar vekil aday adayını, 700 e düşürdükten sonra, bu 700 kişiyi devlete sorduğunu” teke tek programında açıkça söylemiştir!

Ortaya çıkan tablo şudur: bu 700 kişi içinde devlet kaç kişi hakkında FETÖ ile ilgili ikaz yapmıştır?

Bu ikazlar neticesinde, parti yönetimi ikaz edilen kişileri listeye almadığı anlaşılmakta! Ancak bu kişilerin parti ile ilişikleri kesildi mi? Kesilmedi mi? Açıklanmaya muhtaç değil mi?

Şimdi bu 700 kişi kim diye, aday olanların birbirinden kuşkulanması yaratılmamış mıdır?

Bu kadar sebep oluşturan yapı içinde, bu tip çalışmalara (FETÖ ithamlarına) zaten davetiye çıkartmış olmuyor mu?

Siyasetçi kimin ne yapacağına karar vermeden önce, sorumluluk alanların, başta Genel Başkanlar olmak üzere; dışa dönük söylemlerinde tutarlılık, içe dönük çalışmalarında dikkat etmelerini gerektirmez mi?

Kurduğunuz ve sorumluluk paylaştırdığınız kadrolar, sizin elinizi/yapınızı güçlendirdiği gibi; “söyleyeni boş ver, söyletene bak” durumuna düşmenize de sebep verir.

Öyle değil mi?

Biz Türk insanları olarak, siyasetçinin (iktidarı/muhalefeti) özensizliğinden bıktık.

Kendi hatalarını, karşılarında rakiplerine yüklemelerinden gına geldi.

“Ülke yönetmek” hiçbir kimse için fırsat olmadığı gibi, zaruret de olmadığını biliyoruz.

Türk milleti ve tarihine ait olmanın şerefi ile bu millete hizmet ederek, borcumuzu ödemek adına; görev alırız /isteriz…

Milletimiz, yönetenlere borçlu değildir/borçlandırılamaz.

Yönetenler; şerefimizi ve varlığımız koruma borcunu ödeyenlerden olmalıdırlar.

Muhalefeti ile iktidarı ile özen istiyoruz…

Önce devleti ciddiyete, sonrasında ise siyaseti: ciddiyete davet ediyorum. Daha birkaç gün önce Sayın Akşener'e Teketek programında partinize neler olup bitiyor kamuoyunda hep bunlar tartışılıyor ne diyorsunuz? Cevabına Fatih Bey utanıyorum, ağlıyorum bu konuların burada konuşulmasından sıkılıyorum, vatandaş 50 gr kıymaya muhtaç, sokakta başka şeyler konuşuluyor. Şımarıklığın gereği yok dedikten iki gün sonra, Trabzon'da konfetilerle ve Üç trilyonluk araçla Trabzon’da şaşalı bir düğünde şımarıklığın daniskası yapılıyor. Siyasetçinin tutarsızlığı iktidarı daha da güçlendiriyor.

Aldığı sorumluluktan kaçanların ülkesi: Türk yurdu değildir.

Sizin (siyasetçilerin) özensizliğiniz, ülkeyi paranoyak ve iftiracı siyasetçi/gazeteci tipi ile doldurdu.

Yetsin artık!